
Spora normalde sabahları gidiyorum.Fakat bugün işim olduğundan akşam eşim eve gelince gittim.Pilates seansı varmış ona girdim ben de.Salonda 4-5 kız ısınıyorlar,hoca daha girmemiş odaya.Kızlardan bir tanesi yanıma geldi ve muhabbete başladı yeni misiniz falan diye.İki dakikada kızın hayat hikayesini öğrendim,üstüne üstlük "ya hep akşamları gelsenize,daha sık görüşelim sizle" dedi.Bir an kendimi gördüm kızcağızda.6 aylık bir bebeği varmış ve belli ki doğum sonrası depresyonu yaşıyor.Ama onun bir farkı var ki çalışmaya başlamış ve spor yaparak atlatacak kısa sürede...
Spordan başlamışken sporun da bir nevi seratonin bağımlılığı yaptığını düşünmeye başladım.Öyle çok keyif alıyorum ki o spor sonrası çektiğim acılardan bile spor yapmadığım gün eksiklik hissediyorum resmen.
Dün hatta biraz zorladılar beni.Büyük kas gruplarını çalıştırcaz deyip allah ne verdiyse yaptırdılar uzun uzun.Eve geldiğimde kamyon çarpmış ya da dayak yemiş gibi benzetmelerinin hangi hislerle yapıldığını keşfettim.Kolumu kaldıracak halim yoktu ve uyudum hem gündüz hem de gece deliksiz.

Acıdan zevk almakdan bahsetmişken de birkaç blog keşfettim.Bildiğin sado-mazo eğilimli kişilerin yaşadıklarını anlattığı yetişkin blogları.Benim de yazıları okurken hissettiklerim onlardan çok farklı değildi sonra farkettim.Okurken iğrenme,kızma,aşağılama hisleri duyarken kendimi okumaktan alıkoyamadığımı gördüm.Manyakça birşey ama merak ağır basıyor sanırım.Anlamaya çalıştım,anlayamadım bu insanları.Neyse garip işte.

Birkaç arkadaşın şu sıralar kuantum,reiki gibi işlere merak saldığını ve toplaşıp bu konularda özel dersler aldıklarını öğrendim.Hatta üşenmeyip her hafta İzmir'e çakralarını açtırmaya gidiyorlamış ne demekse.
Bir gariplik daha.Bu insanları da anlamakta zorlanıyorum.Daha doğrusu bu işlerden ne anladıklarını anlamıyorum.Hayata olumlu bakmaksa kişisel gelişim seminerleri,kitapları yıllardır bu işi yapıyor zaten.Huzursa sağlam bir inanç sisteminden daha huzur verici başka birşey olduğunu sanmıyorum.Kısacası bu da garip işte...

Yine bir arkadaş işten yeni ayrıldı.Diy 'lere meraklı ve yetenekli bir kişi.Bu nedenle de hazır çalışmıyorken ahşap boyama kursuna falan gideyim demiş ama eşi "sen iyice ev kadını moduna girdin,kendini geliştirecek bir kursa git,tahta boyamaya değil" diyerek kızı caydırmış.Kendimi aşağılanmış hissettim resmen.Ben de çalışmıyorum ve pasta kursuna falan gittim ya "iyice ev kadını moduna girmiş" mi oluyorum şimdi? Evet öyle oluyorum,acı ama gerçek...
Kurs demişken de hazır "ev kadını modundayken" çikolata kursuna da kayıt yaptırdım.Onu da öğrenicem inşallah...
Kek ve çikolata evi'min hayalini süslemeye devam ediyorum her gece yatarken:)

Bu haftasonu evlilik yıldönümümüz var.Hediye ve program telaşındayım.Erkeklere hediye almak çok zoooooorrrrrrr!Eşimin tezi tam tersi,yani çok kolay olduğu.Seçenek çok kısıtlı erkeklerde ve devamlı aynı hediyeler etrafında dönüp duruyoruz.Bu bana göre işi zorlaştırıyor.Mesela eşimi ele alayım.Kullandığı aksesuarlar kolsaati,cüzdan,güneşgözlüğü,kemer.Bunlar son aldığım hediyeler aynı zamanda.Çalıştığı yer giyim çeki verdiği için kıyafetlerini bol bol o çekle alıyor zaten.Para verip nadiren kendine kıyafet alır.İlgi alanı teknolojik ürünler ama onlar da beni aşıyor.Geriye bir tek parfüm kalıyor sanırım:(
Neyse,ben biraz Stephen King okuyup dağılmış beynimi uçurayım tamamen.
İyigeceler
Bir sırrım var...