Social Icons

Çarşamba, Şubat 27, 2013

Son günlerden kısa kısa

Spora normalde sabahları gidiyorum.Fakat bugün işim olduğundan akşam eşim eve gelince gittim.Pilates seansı varmış ona girdim ben de.Salonda 4-5 kız ısınıyorlar,hoca daha girmemiş odaya.Kızlardan bir tanesi yanıma geldi ve muhabbete başladı yeni misiniz falan diye.İki dakikada kızın hayat hikayesini öğrendim,üstüne üstlük "ya hep akşamları gelsenize,daha sık görüşelim sizle" dedi.Bir an kendimi gördüm kızcağızda.6 aylık bir bebeği varmış ve belli ki doğum sonrası depresyonu yaşıyor.Ama onun bir farkı var ki çalışmaya başlamış ve spor yaparak atlatacak kısa sürede...


Spordan başlamışken sporun da bir nevi seratonin bağımlılığı yaptığını düşünmeye başladım.Öyle çok keyif alıyorum ki o spor sonrası çektiğim acılardan bile spor yapmadığım gün eksiklik hissediyorum resmen.
Dün hatta biraz zorladılar beni.Büyük kas gruplarını çalıştırcaz deyip allah ne verdiyse yaptırdılar uzun uzun.Eve geldiğimde kamyon çarpmış ya da dayak yemiş gibi benzetmelerinin hangi hislerle yapıldığını keşfettim.Kolumu kaldıracak halim yoktu ve uyudum hem gündüz hem de gece deliksiz.





Acıdan zevk almakdan bahsetmişken de birkaç blog keşfettim.Bildiğin sado-mazo eğilimli kişilerin yaşadıklarını anlattığı yetişkin blogları.Benim de yazıları okurken hissettiklerim onlardan çok farklı değildi sonra farkettim.Okurken iğrenme,kızma,aşağılama hisleri duyarken kendimi okumaktan alıkoyamadığımı gördüm.Manyakça birşey ama merak ağır basıyor sanırım.Anlamaya çalıştım,anlayamadım bu insanları.Neyse garip işte.




Birkaç arkadaşın şu sıralar kuantum,reiki gibi işlere merak saldığını ve toplaşıp bu konularda özel dersler aldıklarını öğrendim.Hatta üşenmeyip her hafta İzmir'e çakralarını açtırmaya gidiyorlamış ne demekse.
Bir gariplik daha.Bu insanları da anlamakta zorlanıyorum.Daha doğrusu bu işlerden ne anladıklarını anlamıyorum.Hayata olumlu bakmaksa kişisel gelişim seminerleri,kitapları yıllardır bu işi yapıyor zaten.Huzursa sağlam bir inanç sisteminden daha huzur verici başka birşey olduğunu sanmıyorum.Kısacası bu da garip işte...




 Yine bir arkadaş işten yeni ayrıldı.Diy 'lere meraklı ve yetenekli bir kişi.Bu nedenle de hazır çalışmıyorken ahşap boyama kursuna falan gideyim demiş ama eşi "sen iyice ev kadını moduna girdin,kendini geliştirecek bir kursa git,tahta boyamaya değil" diyerek kızı caydırmış.Kendimi aşağılanmış hissettim resmen.Ben de çalışmıyorum ve pasta kursuna falan gittim ya "iyice ev kadını moduna girmiş" mi oluyorum şimdi? Evet öyle oluyorum,acı ama gerçek...





Kurs demişken de hazır "ev kadını modundayken" çikolata kursuna da kayıt yaptırdım.Onu da öğrenicem inşallah...Kek ve çikolata evi'min hayalini süslemeye devam ediyorum her gece yatarken:)






 Bu haftasonu evlilik yıldönümümüz var.Hediye ve program telaşındayım.Erkeklere hediye almak çok zoooooorrrrrrr!Eşimin tezi tam tersi,yani çok kolay olduğu.Seçenek çok kısıtlı erkeklerde ve devamlı aynı hediyeler etrafında dönüp duruyoruz.Bu bana göre işi zorlaştırıyor.Mesela eşimi ele alayım.Kullandığı aksesuarlar kolsaati,cüzdan,güneşgözlüğü,kemer.Bunlar son aldığım hediyeler aynı zamanda.Çalıştığı yer giyim çeki verdiği için kıyafetlerini bol bol o çekle alıyor zaten.Para verip nadiren kendine kıyafet alır.İlgi alanı teknolojik ürünler ama onlar da beni aşıyor.Geriye bir tek parfüm kalıyor sanırım:(




Neyse,ben biraz Stephen King okuyup dağılmış beynimi uçurayım tamamen.

İyigeceler Bir sırrım var...

Gezgin Portakal'ın sorularına yanıtlarım


1. Mevsimleri renklerle ifade edecek olsanız, hangi renk olurlardı?
Sarı yaz

Kahverengi sonbahar
Mavi kış
Yeşil bahar

2. Sizin için en anlamlı ay ve anlamlı olma sebebi nedir?
Mayıs.Çünkü yazın başlangıcını müjdeler.


3. Sizi en çok etkileyen film /kitap /müzik nelerdir?
En'li soruları sevmiyorum ya.Seçemiyorum,benimle alakalı napiim?


4. Karar vermekte zorlanır mısınız? En çok hangi durumlarda kararsız kalırsınız?
Bir önceki soruda yanıtı bunu okumadan vermişim zaten:)En'li durumlarda kararsızım net.


5. Geçmişe ait tekrar yaşamak istediğiniz bir an var mı? Özel değilse paylaşır mısınız?
Çok var ya.Lisedeki hemen hemen her anı yaşamak isterim.Çok eğlenceliydi çünkü.


6. Evcil hayvanınız var mı? Yoksa olmasını ister miydiniz?
Sokak kuşlarım var:)Balkonuma koyduğum ekmek kırıntılarını,mısır,buğdayları yemeye gelirler hergün düzenli.

7. Üç seçeneğiniz olsa, bu üçünden hangisini olmak isterdiniz?
Gökyüzünde bir kuş mu? Denizde bir balık mı? Ormanda bir aslan mı?
Kuş elbette.Uç allah uç...

8. Aylık takip ettiğiniz bir dergi var mı?
Peppeeeee :PP

9. Hangisinde daha çok huzur bulursunuz: Deniz havasında mı, orman havasında mı?
Deniz

10. En son ne zaman alışverişe çıktınız? Ne aldınız?
2 gün önce.Eşofman altı,tshirt,kozmetik ürünleri vs...

11. Hayatınızda "asla" deyip de yaptığınız birşey oldu mu?
Kendimi bildim bileli asla demem.Herşey mümkündür.

Sevgili Gezgin Portakal blogu sahibesi Gonca'ya teşekkür ederim soruları için.


Salı, Şubat 26, 2013

Uçuş-Flight

 Bu filmi izleyecekseniz bilmeniz gereken "alkol bütün kötülüklerin anasıdır" temalı, aksiyon görünümlü bir dram ile karşı karşıya olduğunuzdur.
Gösterime ilk girdiği dönemde konusunu duyunca mutlaka izlemeliyim dediğim bir filmdi ancak konusuyla ilgili fazla özet geçtiklerini izleyince farkettim.




Denzel Washington bir pilottur.İçki ve uyuşturucuyu fazlaca kaçırdığı bir gecenin ertesinde çıktığı uçuşta birtakım teknik problemler olur.Uçak pilotun soğukkanlılığı ve yeteneği ile yere iner ancak mürettebattan 2 kişi, yolculardan da 4 kişi hayatını kaybetmiştir.



Pilotumuz kendisine madalya takılmasını beklerken(benim yorumum,yok öyle birşey), kanında bulunan alkol ve kokain nedeniyle hakkında ölüme sebebiyet vermekten dava açılır.


Pilotumuzun torbacısı:) bu karakter çok bombaydı!



Benim duyduklarım bu kadarla sınırlıydı.Sonrasında da dava sürecini falan izleyeceğimizi düşünmüştüm.Klasik Amerikan duruşmaları psikoloji/zeka harikaları olarak filmlerde merakımızı cezbeder ya,beklentim bu yöndeydi.



Ancak gerçekte durum biraz farklıymış.Sonrasında pilotumuzun alkolik oluşunu önce inkar,sonra kabul ediş sürecini izliyoruz.Hepsi bu işte...



Denzel Washington için ve yeşilaycılık adına izlenebilir bir film.Beklentiyi yüksek tutmamak lazım kısaca.

Pazar, Şubat 24, 2013

Red!



Cuma gecesi yağmur,fırtına demedik ve Kuşadası'na gittik.Sırf bir süre önce kim olduklarını keşfettiğim Redhack grubu hakkında hazırlanmış bağımsız film gösterimine katılmak için.

Film Bağımsız sinema merkezi tarafından hazırlanmış.Sinema salonlarında gösterimi yapılmıyor.Çeşitli şehirlerde özel anlaşmalı yerlerde gösteriliyor.Bize en yakın Kuşadası'da bir sanat atölyesinde yapıldı gösterimi de.

Redhack'i yeni keşfettiğimi yazmıştım ya aslında bu keşif  rektör yolsuzluklarını deşifre etmeleri sayesinde oldu.Aslında daha önce de duyduğum bir gruptu ama amaçlarını öğrenince daha büyük bir sempati duymaya başladım.



Red! de internet korsanlığının,siber aktivizmin çıkış sebeplerini, ortak amaçlarını anlatarak başlıyor.Devamında ise Redhack'in diğer siber-aktivistlerden farkını siyasetçi, hukukçu, araştırmacılarla ve grubun bazı üyeleriyle yapılmış röportajlarla açıklamaya çalışıyor.

Redhack temelde bir hacker grubu.Yani bilginin evrenselliğini ve halkın bu bilgiye bedelsiz sahip olma hakkını savunuyor.Ancak diğer yandan tüm üyeler ortak bir hayat ve siyasi görüşe sahip.Dolayısıyla bugün hükümetin  yarattığı korku toplumunu yıkmayı ve ezilmiş halkın bir devrimle özgürleştirilmesi idealine hizmet ediyorlar.



Sol görüşlü ya da en azından muhalif herkesin içine umut aşılayabilecek bir belgesel.

Zira grup açık bir şekilde tüm halkın sokağa döküldüğü güne kadar eylemlerine devam edeceklerini ve o gün jübilelerini yapacaklarını müjdeliyor:)

Zaman zaman maddi ya da manevi hakkınızın birileri tarafından yendiğini düşünüyorsanız bu filmi izleyin ve birileri sizin adınıza nasıl hakkınızı savunuyor görün derim.
Henüz keşfetmediyseniz keşfedin ve bu insanları destekleyin...

Fragman:

 Takip için:
https://twitter.com/TheRedHack

Çarşamba, Şubat 20, 2013

2200 gr

Allahım bu ne büyük bir mutluluktur,bu ne muhteşem bir haberdir!

Diyet+spor+ilaç uygulamasında 1 haftada 2 kg.200 gr. vererek zincirlerimi kırdım!!!

3 ay boyunca boşuna kürek çekmişim* gerçekten, şimdi daha net farkediyorum.

Bu gazla beni seneye Victoria's Secret defilesinde görürseniz şaşırmayın,sadece izleyiciyimdir :)


*
http://bisirrimvar.blogspot.com/2012/11/bindik-bir-alamete-gidiyoruz-bakalm.html

http://bisirrimvar.blogspot.com/2013/02/ohh-hastaymsmohh-yapstr.html



"

Pazartesi, Şubat 18, 2013

Spor-Diyet Challenge :)

On the Way blogunun sahibesi Shadoweyes tarafından bir aktivite oluşturuldu.Kilo vermek isteyenlerin birbiri ile dayanışma halinde hareket edebilmesi için hergün blogunda günlük beslenme ve spor aktivitelerini yorum olarak paylaşmaları gerekiyor.
Ben katıldım.Merak ederseniz ve hatta katılmak isterseniz böyle buyrun lütfen...

http://shadoweyes-ontheway.blogspot.com/2013/02/spor-diyet-kilo.html
http://shadoweyes-ontheway.blogspot.com/2013/02/spor-diyet-challenge-130.html


Pazar, Şubat 17, 2013

Salvador Dali - Zodyak

Birkaç hafta önce İzmir'de Salvador Dali'nin sergisi olacağını duyunca çok heyecanlanmış ve bir fırsat yaratıp gitmiştim.Dali'nin bilinen pekçok eserini göremeyince biraz hayal kırıklığına uğradım ama zaten serginin adının Zodyak olduğunu görünce eksik bilgiyle gittiğimi farkettim.


Dali'nin burçlarla ilgili yaptığı tablolardan oluşan bir seri adından da anlaşılacağı üzere.
Sanatçıya ait kişisel fotoğraflar,burçlarla ilgili açıklamalar da bir farklılık katmış böylesi bir resim sergisine.
Biz kendi burcumuz olan ikizleri ve oğlumuzun burcu olan aslanı fotoğrafladık sadece:)



"Ben sürrealizmin ta kendisiyim" diyen Salvador Dali için birkaç da bilgi vereyim.

Ekmek ve yumurta bu ilginç kişilik için çok büyük bir önem taşıyor.Öyle ki kendi sağlığında kendi imkanlarıyla kurduğu müzenin (İspanya) dış cephesi ekmek ve yumurta figürlerinden oluşuyor.

"Ekmek ve yumurtanın dışı serttir ama içi yumuşaktır.Tıpkı benim eserlerim gibi.Dışardan bakıp gördüğünüzle içindeki anlam farklıdır" 

Bazı objeler pekçok eserinde tekrar eder ve herbirinin anlamı vardır.Örneğin akan saat, uzun bacaklı fil, kafa bölgesinde çekmece gibi.

Bu sergide de tekrar eden objeler vardı.Cinsel organlar,soytarı,parçalanmış bedenler gibi.Keşke tabloları da açıklayıcı yazılar ya da anlatımlar olsaydı.Pekçoğumuz psikanalist ya da sürrealist değiliz zira:)










Salvador Dali sadece bir ressam değil aynı zamanda deneysel sinemanın ilk örneklerinden birinin de yazarı.
Yönetmen bir arkadaşı ile birbirlerine anlattıkları rüyaların etkisinde hazırladıkları "Bir Endülüs Köpeği" de aynı tabloları gibi,aynı ekmek ve yumurta gibi...




 Bir Endülüs Köpeği'ni izlemek isterseniz:







Cumartesi, Şubat 16, 2013

Bir film bir kitap

Küçük Arı'dan sonra yazarın diğer bir çok-satan romanı olan Kundakçı'yı da okudum.


Kundakçı bir kadının Usame bin Ladin'e hitaben yazdıklarından ibaret.Kendi ağzından hikayesini anlatıyor.Bin Ladin'in düzenlediği bir terör saldırısı sırasında kahramanın 4 yaşındaki oğlu ve polis kocası ölür.Tam bu saldırı esnasındaysa kahramanımız başka bir erkekle kocasını aldatmaktadır.Olaydan sonra yaşadığı pişmanlıklar,vicdan azabı,oğluna duyduğu özlem,yalnızlık,terör,bireysel ve toplumsal psikoloji anlatılıyor.Diğer bir deyişle terörün değiştirdiği hayatlar ve geride kalanların nasıl da günden güne çöktüğünü çok etkileyici bir şekilde ele almış yazar.

Küçük Arı'nın etkileyici bir kitap olduğunu ama övgüleri abartılı bulduğumu yazmıştım konuyla ilgili yazımda.Dolayısıyla Kundakçı'ya başlarken de bir nebze önyargılıydım.Ancak gerçek övgüleri bu kitabın hakkettğini düşünüyorum.Bunda anne olmanın da çok etkili olduğunu düşünmedim değil.Çünkü özellikle çocuğa duyulan özlem ve bunun travma sonrası depresyon ile gerçek hayatla hayal dünyasının birbirine girmesi şeklinde kurgulanmış olması benim gözyaşlarımı tutamamama neden oldu.Kitabı okuduğum hastane koridorunda (tahlil yaptırmak için sıramı beklerken) bir anda gözlerimden yaşların boşalması buna bir örnek.İnsan kendini kaptırmadan edemiyor...

Yazar ayrıca politik olarak da batı toplumlarına oldukça eleştirel yaklaşan bir görüşe sahip.Bu kitapta da net bir şekilde yaşadığı toplumun eksilerini ön plana çıkarırken müslümanlığa çok da insanın gözüne sokmadan övgülerde bulunması ayrıca keyif verici bir etki bıraktı üzerimde:)

Sonuç itibariyle bence Kundakçı en azından bir aileye sahip olan herkesin buna şükretmeyi hatırlaması için okuması gereken bir kitap...
Not:Filmi de çekilmiş ve ben yeni öğrendim.En yakın zamanda izliycem...

Upside Down

Upside Down (Paralel Dünyalar) modern çağın yeşilçam filmi denilebilir.Çok basit bir deyişle zengin kız ile fakir oğlanın ayrı dünyaların insanları oluşları nedeniyle yaşadıkları imkansız aşkı anlatıyor.Elbette ufak bir fark var ki o da dünyaların gerçekten ayrı olması sözkonusu.Yani bir bilimkurgusal aşk var bu filmde.


Görüntüler kesinlikle inanılmaz ve masalsı.Zaman zaman takip etmesi yorucu gelse de hem farklı bir görsellik var hem de inception'ı anımsatır sahneler.


Aynı karede her iki dünyayı da görebiliyorsunuz.Bu iki dünyadan biri altta biri üstte.Aynı güneşin yörüngesinde dönen iki gezegen bunlar ama birbirlerine son derece yakınlar hatta bir şekilde insani yapılarla birbirlerine bağlılar bile.
Kısacası hem ilginç hem de romantik aşkı görmek isteyenler için birebir.Kirsten Dunst ve Jim Sturgess de başrollerde...



Upside Down : photoUpside Down : photo  

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...