Social Icons

Pazartesi, Aralık 30, 2013

Ta ta ta taaammmm


Uzun aralardan sonra giriş cümlesi bulmakta zorlanıyor insan.İçimden geçen ilk şey Ferdi Tayfur'un "ben de özledim ben deee,resmin var şu an elimde.."şarkısı oldu.Bilmem hislerimi anlatmak için yeterli mi?


Bir süredir kampa almıştım ben kendimi.Hani şu aralar pek meşhur bir iş imkanı var ya adına iş sağlığı ve güvenliği(isg) uzmanlığı deniyor; işte ağustos ayında biyologlara da bu hak tanınınca bir soluk hemen kursa yazıldım.İlk iki hafta uzaktan eğitimle geçti.48 konu gördüm eğitimde.Bunlardan bazıları senkron eğitimlerdi.Yani eğitmenlerle aynı anda karşılıklı internet üzerinden yapılan dersler.Elbette hepsinin belirli koşulları,devam süreleri vs. vardı.Derken örgün eğitim başladı.Üç hafta da öyle geçti mi?Konular çok sıkıcı olsa da( hele ki hakkında hiç bilgi sahibi olmadığınız torna,tezgah,cns makinesi,pres,maden işletmesi,elektrik nakit hatları vs.. gibi) kurs çok zevkliydi.Bu kursa katılan ilk biyologlar bizlerdik ve bizim sınıfımızda 9 biyolog vardı ve hepsi de işsizdi tesadüfe bakın ki...

Kurs bitti,sınav için kişisel gayret zamanı geldi.Velhasıl aylardır kendime bazı şeyleri yasakladım,bütün dikkatimi derslere vermeye çalıştım.Oğluşum bu sene haftada üç gün kreşe gidiyor.Onun kreşte olduğu günler benim de ders çalışma günlerimdi zira o evde olunca maalesef ondan başka bir şeyle uzun süreli ilgilenmek hala daha pek mümkün değil.

21 aralık'ta sınava girdim ve büyük ihtimalle kazandım.Büyük ihtimalle diyorum çünkü sadece sorular ve cevapları açıklandı.Kazananlar 14 ocak'ta belli olacak.

Eee kazanınca ne olacak?İnşallah C sınıfı İsg uzmanı olucam.Bu arada ben ders çalışırken yeni bir yönetmelik yayınlandı.Bu yönetmeliğe göre Şubat ayında bir sınava daha girip kazanırsam B sınıfı olabilicem.Bütün bunlarsa şu anlama geliyor:Tehlikeli ve az tehlikeli sınıftaki işyerlerinde ya da bu işyerlerine hizmet verme yetkisi olan OSGB denen kuruluşlarda çalışabilicem.Uzun süreli ev hapsi hayatım umarım bu sayede son bulacak.Konuyu bilenler bilir,bilmeyip ayrıntı merak edenlere bilahare uzun uzun anlatmaya çalışırım çünkü gerçekten çok yeni,kafa karışıklıklarının yüksek olduğu ve hergün bir değişikliğin olabildiği hukuk,mühendislik gibi farklı alanların içiçe olduğu bir mevzu bu isg uzmanlığı.

Neyse..Kendimi tebrik ettim vallahi bu kadar aylarca süren,zaman zaman beni ağlatan,yoran bu süreci bu denli özetleyebilmiş olmaktan ötürü:) Çok ağladım çünkü büyüklerin dediği " yaş ilerledikçe öğrenmek güçleşiyor" tezini bizzat deneyimledim...

Kendimi kampa aldığımı söylemiştim ya, başımı dersten hiç kaldırmadım mı?Ne mümkün? Kamptan kastım eve kapanmaktı aslında:) Çünkü dışarı çıktığım anda tembel öğrenci psikolojisine giriyor,evde olup ders çalışmadığım zamanlarda bile kendimi daha iyi hissediyordum en azından her an dersin başına oturabilirim diye:)

Bu arada taaa yazdan siparişlerini aldığım reçellerimi yaptım,pasta ve kurabiye işine devam ettim tabii.(bknz: www.pstsrm.blogspot.com )Bu pastacılık olayı beni en mutlu eden şey çünkü.Sabahları yürüyüşlere çıkıyordum-çıkıyorum.Bu yürüyüşlerde gözüme kestirdiğim bir kiralık dükkan vardı.Önünden her geçişimde orayı tutup pastaevimi açtığımı hayal ediyordum.Pekçok ayrıntısını düşünürken mutlu oluyordum.Biliyorum ki  bugüne kadar hayal ettiğim herşey gerçek oldu,er ya da geç.O nedenle umudumu hiç yitirmiyorum,doğru zaman gelince bu hayalim de gerçek olacak.

Bir ara eşime çemkirdim yine."Ben pastacı olmak istiyorum,isg uzmanı falan değil" diye çok sıkıldığım anlardan birinde.Hatta hızımı alamadım, "Madem pastacı açmıyoruz o zaman ikinci bebeği yapalım" dedim :)
Birbiriyle bu kadar alakasız konuları ilişkilendirme konusunda uzmanlığımı bildiği için eşim de "sen şimdi sakin ol,sınavı kazanacaksın,panik yapma,olmazsa bu dediklerini gündeme alırız" diye beni teselli etti :)

Bilgisayarım ebediyen tarihe karıştığı için (bir ara ne kadar çok arıza yazısı yazdığımı belki hatırlarsınız) blogumun da sendeleyip sendeleyip ayağa kalkmaya çalışması bundandır.
Aynı sebepten yaptığım nefis nar,turunç ve ayva reçellerinin fotoğraflarını şimdilik paylaşamıyorum:)
Onun yerine tarifleri aldığım bloglardaki görselleri ve linklerini veriyorum ki denedim,gördüm,yazılanlar doğrudur:)

http://cafefernando.com/turkce/nar-receli/


http://cahidejibek.com/2013/03/26/turunc-receli-nasil-yapilir/

Pazartesi, Eylül 09, 2013

İki çocuklu ben

Babannem  iyice yaşlandı.Tek başına yaşayamadığı için bakıcı tuttuk ama bu sefer de bizleri özlüyor,evde sıkılıyor ve 15-20 günde bir benim yanıma geliyor,kışlarıysa amcamın yanına.Şu an da bende.

Bugün Ozi parka gitmek isteyince "hadi büyük nineye söyle o da hazırlansın gelsin" dedim.Babannemdeki sevinci  görmek lazımdı.Çocuklar gibi temiz kıyafetlerini giydi hazırlandı hemen.

Yürümesi çok sıkıntılı olduğu için de arabayla gittik 100 metre mesafedeki parka.Baktım arabayla gezmek hoşuna gidiyor biraz daha turladık şehirde.En son bir kafeye oturduk dondurma yemek istedi.Ozi parkta oynarken o da dondurmasını yalayıp sohbet edecek birilerini aradı kendine:)




Aynı kendi gibi yaşlı bir teyzeyle sohbete daldılar.Bu yaşlarda ben de böyle mi olucam acaba? Birbirini hiç tanımayan insanlar bir anda hayat hikayelerini,çocuklarını,hastalıklarını,yaşamlarını hiçbir sakınca görmeden birbirleriyle paylaşıveriyorlar.Ben insanlarla ilk tanışmamda biraz mesafeliyimdir.Konuşmakdansa dinlemeyi tercih ederim.Ama sanırım yalnızlık ve konuşma ihtiyacı mantık kurallarını ya da karakter özelliklerini ikinci plana atabilecek kadar güçlü.Bu nedenle olsa ki en büyük korkum yalnızlık.

Eve dönme vakti geldiğinde zor ayırdım bu iki park arkadaşını.Bana "sen git çocuğunla ilgilen" diyebilecek kadar konuşmaya aç iki insan.

Sonra yol boyunca eve dönmek zorunda bıraktığı için Ozi'yle kavga etti babannem:)Resmen onu kızdırıp ağlattı,ağladığı için daha çok üstüne gitti ve en sonunda "kavgayı kesin bakayım" demek zorunda bıraktı beni.Biri söz dinleyen biri dinlemeyen iki çocuk sahibi olmak zormuş onu anladım...



Hava çok sıcak geldiği için gece saat 2'de hortumla kendini yıkamaya kalkmasını,çoraplarıyla duşa girmesini,devamlı düşmesini,süper babanneliklerini ve diğer çocuklara özgü mevzuları yazmıyorum bile.

Çarşamba, Eylül 04, 2013

Karıncanın hikayesi

Bir insanın hiç arası olmaz mı ya?Ben ya ölümüne popo büyütüyorum ya da ölümüne popo eritiyorum.Sporda da böyle işte de tatilde de...Uçlarda geziyorum manik miyim depresif miyim neyim bilemedim.

Haziran -temmuz kayda değer bişi olmadı derken ağustosda bir hızlandı hayat,yetişemez oldum yine.
Babannemin de dediği gibi "tam karı oldum" artık (!)Bi hamaratlık, bi çalışkanlık kendimi tanıyamaz oldum.
Kışa hazırlık çalışmaları kapsamında ilk defa kendi tarhanamı kendim yaptım.Elimin ayarını da kaçırmışım,bonkörlük paçalardan akıyor (ya da görümcemin yanlış hesapları nedeniyle gaza gelmiş de olabilirim) 11 kg. tarhana yapmışım!11 sene yiriz gari didim...şivem bile kaymaya başladı şaka değil:)
Salçam,biberim,kurutmalıklarım, konservelerim vs. hepsini hazırladım. Sağolsun arkadaşlardan sipariş bile aldım,11 kilo tarhana malzemesinin harcamasını çıkarayım bari di mi?:)

sorgunpostasi.com

Bu arada okuduğum kitapların,gezdiğim yerlerin haddi hesabı yok ama yediğim içtiğim sizin olsun onlar bana kalsın diye yazdım gitti...

Şimdi ders çalışmak üzere gidiyorum,sırayla hepsini yazıciiim.

Pazar, Ağustos 25, 2013

Sırlara devam

Oğlum zaman zaman gelip boynuma sarılıyor ve "anne seni cok özledim" diyor.Halbuki 7/24 beraberiz. Ben de buna karşılık "ona özledim denmez cicim,anne seni çok seviyorum diyeceksin" diye düzeltiyorum.  
 
İnsan her zaman gözünün önünde olmayanı mı özler yoksa özlemek terimi büyürken içini çevremizdekilerin doldurduğu kavramlardan biri midir?

Belki de her zaman yanımızda olsa da, gözümüzün önünde dursa da özlemek olasıdır.


    


Seni özledim blog.Bekle beni...

Perşembe, Nisan 25, 2013

En mutlu Happy Box asıl benim!:)

İşte sonunda beklenen kutu geldi!Çünkü ben de döndüm!Tatataaataaamm:)

Sevgili Melodram'ın düzenlediği 2. happy box etkinliğinde etkinlik sahibi Melodram ile eşleşince çok mutlu olmuştum çünkü ona ne gönderceğimi çok iyi biliyordum.Hediyelerimi beğendiğini söyleyince çok mutlu oldum elbette ama onun kutusunu alınca daha da mutlu oldum çünkü hem oğluşumu hem beni unutmamış,hem ihtiyacım olan hem de zevkli birçok şeyi koymuş kutuya.



kutum ilk açıldığında


Böyle birşey var mı yaaa???Bayıldım ben bu stickerlara.El emeği göz nuru ve ayrıca çooook güzeller.Ama beğenmeme ihtimalime karşılık az bastırmış Melodramcım.Daha çok istiyorum:)))


Oğluşum için sakız,çikolata,bizim için çaylar,salepler.vs.


Yine oğluş için diş macunu var ki buna çok sevindim çünkü elim değip bir türlü alamamıştım çocuk macunu.Şampuan,losyon,tırnaklar ve kremler benim için;)


Makyaj ürünlerim.Dik duran ikili oje çok güzel,ilk kez gördüm bunu:)


Çiçeğim:)sudoku çözmeyi,İstanbul'u sevdiğimi nereden bildin Melodram?:)


Bu çorabı biliyor ve bekliyordum.Hazırladığın kutuya koyduğun hediyelerin fotolarında bunu hatırlıuyorum:))
Ama hepsinin içinde en favorimi söyleyeyim mi?İşte resimdeki bileklik!
Yazın tiril tiril elbiselerimle sahilde turlarken bileğime çok yakışacak;)




Ben de Melodram'a çikolata kokulu mum göndermiştim o da bana farklı bir çikolata kokulu mum yollamış.Çikolata kokusu,mutluluk kokusu:)

Ve son olarak bir de "Melo'dan not" yollamış ki o da bana özel:)

Hem etkinlik hem de bu güzel hediyeler için çok teşekkür ederim sana  ;)

Cuma, Nisan 19, 2013

Tatil nedeniyle kapalıyız :)

Uzun süredir planladığımız İstanbul gezimizi bu haftasonu gerçekleştiriyoruz inşallah.Yarın erkenden yola çıkacağız ve salı günü de döneceğiz.Tabii arabayla bu uzun yolculukda Ozi bize nasıl sürprizler hazırlayacak korku ve merakla bekliyorum:)
Bekle beni İstanbul,geliyorum!!


Çarşamba, Nisan 17, 2013

İki film,iki kitap,bir yaşlı ve hasta kadın

Sanırım yaşlandım ben artık.

Cuma akşamı gezmiyoruz evde kös kös oturuyoruz diye hayıflanmıştım ya,Allahın sopası yok,ertesi sabah ağrıdan kıvranarak uyandım.Sırtım tutulmuştu,bütün göğsüm ağrıyordu.Aradan geçti 5 gün, ağrıyan yerlerim değişti ama ağrım geçmedi:) Gastrit mi ararsın,alerjik rinit mi ararsın,sinüzit mi ararsın,ciğerlerimde spazm mı ararsın hepsi mevcut!Gerçekten kendimi 80 yaşındaki babannem gibi hissediyorum bugünlerde:)Bir daha Cuma akşamı evde oturmaktan dert yanmak mı,tövbeler olsun!

Ama tabii bu arada hazır hasta olmuşken yapılabilecek en iyi şeylerden bazılarını yaptım.Mesela 2 film izledim.

Oblivion

Oblivion : poster       Oblivion : photo        Oblivion : photo Olga Kurylenko, Tom Cruise

Neden Oblivion?Filmde bu kelimeyi hiç duymamış olmak ilginçti ama sonra öğrendim ki türkçesi "unutulma" demekmiş.Filmin konusuyla bütünleşti böyle düşününce.
Bir bilimkurgu filmi kendisi.Birkaç filmin karışımı olmuş.Moon,Armageddon,Matrix sentezi:)
Ayrıca Tom Cruise daha da gençleşmiş.En son Jack Reacher'da yaşlanmış gibiydi ama botox mucizesi sayesinde sanırım oldukça değişmiş buldum.
Bir de filmdeki havuza bayıldım!İzleyecek olanlar dikkat etsin:)

The Imposter (Hayat Avcısı)

Hayat Avcısı     Hayat Avcısı : photo     Hayat Avcısı : photo

Film bir kurgu değil,tamamen biyografik bir belgesel niteliğinde.Oldukça heyecanlı,sürükleyici bir suç öyküsü izliyoruz olayın tarafları ile yapılmış röportajlar eşliğinde.Filmin sonlarına doğru yalanlarla dolu bir dünyada buluyoruz kendimizi.
13 yaşında bir çocuğun kaybolduktan 3 yıl sonra yeniden ailesine dönmesi ile başlıyor olaylar.Fakat dönen gerçek kayıp değil bir başkası...


Okuduğum iki kitapsa aslında yeni bitmiş değil.Yazmaya ancak fırsat bulduğum kitaplar.

22.11.63 

22-11-63-stephen-king

Stephen King'in son romanlarından bu da.JFK suikastini önlemek için zamanda yolculuk yapan Harvey Oswald'ın hikayesi.Stephen King yine ustalığını döktürmüş gerçekten.Tarihi bir hikaye olduğunu okumuştum yorumlarda ama ben katılmıyorum.Tarihi hikayeye öyle bir yedirmiş ki benim gibi tarih sevmeyen biri bile zevkle okuyor:)Ayrıca "O" kitabına göndermeler var yer yer.Bu da oldukça ilginç bir ayrıntı olmuş.Stephen King pişman ettirmiyor kısacası...

Gökteki en parlak yıldız

gokteki-en-parlak-yildiz-marian-keyes

Çıtır çerezlik bir roman işte.İsminde de belli.Birçok aşk hikayesini okuyoruz aynı anda.Hepsi birbiriyle bağlantılı.Türkçesi kimin eli kimin cebinde belli değil.Buna tanık olansa...Okurken tahmin edebileceğiniz ama sonunda açıklandığı için buraya yazamayacağım biri.Dediğim gibi; okumuş olmak için okunur.

Bu yaşlı kadın şimdi ilaçlarını içip tavuk gibi uyumaya gider:)
Haydi iyigeceler.

Cuma, Nisan 12, 2013

Cuma akşamı senfonisi

Yine bir cuma akşamı ve ben yine nette vakit geçiriyorum.Haftaiçi durum çok farklı mı?Hayır değil.Ama haftasonu geldi mi eski günlerin anıları depreşiyor sanırım ve ben evde bile oturmak istemiyorum hiç.
Bir cafeye,bara gidip canlı müzik dinlemek,iyi bir film varsa sinemaya gitmek,arkadaşlarla buluşup sohbet etmek zamanı bana göre cuma akşamları.Biraz gençsen gece geç vakitlere kadar dansetmek bile olabilir,hadi bunu geçtim...

Madem evde oturuyorum bari burasının bir yuva olduğunu belirtecek bir gece geçirelim.Mesela benim gerçekten nasıl olduğumu,neler düşündüğümü sorsun partnerim.Kendi beyninden geçenleri paylaşsın.Sohbet edelim kısaca.O bir yerde uyurken ben bilgisayarı açmayayım en kolay açıklamayla.Uyanık olduğunda televizyona esir olmayalım.

Facebookda ya da bloglarda kimler var onlara bakıyorum ben cuma akşamları.Kim anında tepki veriyorsa,kim paylaşımda bulunuyorsa anlıyorum ki benim gibi paylaşmaya en çok ihtiyaç duyanlar/yalnızlar onlar işte...



Çarşamba, Nisan 10, 2013

Mahzun Prenses 7 yaşında!

Blog yazmaya ilk başladığım zamanlarda ( seneler önce der gibi oldu ama değil,henüz geçen sene)
tanıştığım ve arkadaş olduğum ilk blog yazarlarından biri Mahzun Prenses.O sıralarda düzenlediği bir çekilişi de kazanmış biri olarak 7. yılını doldurmuş olmasını tebrik ediyorum.Bunun şerefine düzenlediği çekilişte de (katılmak için buraya tıklayın)en beğendiğim hediyeler şunlar:








Nice nice mutlu, uzun yıllara Mahzun Prenses...:)

Bilinçli,ilkeli ve hamarat mı hamarat bu arkadaşımın bloguna da bir göz atın,çok şey öğreneceksiniz.(Evde nasıl peynir ve tereyağ yapılır biliyor musunuz mesela?)

http://mahzunprenses.blogspot.com

Cuma, Nisan 05, 2013

İLK HAYAT'IM




Bebeğinizle geçirdiğiniz her an çok önemlidir; özellikle de "ilk anları" hayat boyu unutulmaz. İlk bakışı, ilk adımları, ilk kelimesi bir ömre bedeldir. Peki, bebeğinizin ilk’lerinden oluşan bir video yapmak ister misiniz?

Hayat Su, Bebeğimle Hayat Facebook sayfasında bu özel anları unutulmaz kılmak ve sevdiklerinizle paylaşabilmeniz için İlk Hayatım video uygulaması hazırlamış.









Bebeğinizin fotoğraflarını uygulamaya yükleyerek çok sevimli  bir video hazırlayabilirsiniz. Bebeğinizle hazırladığınız videoyu da sevdiklerinizle Facebook, Twitter ve E-posta yoluyla paylaşarak onun ilk anlarını ölümsüzleştirebilirsiniz.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Perşembe, Nisan 04, 2013

24 saati az bulan ev hanımının günlüğü

"Ay bana 24 saat yetmiyor" diyen insanlara hafiften sinir olur ve hatta içten içe dalga geçerdim zamanlarını iyi yönetemiyorlar diye.Eleştirdiğin şey başına gelmeden ölmezsin ilkesi gereğince bana ne 24 saat yetiyor, ne de 7 gün.

8.00-8.30 kalkış
8.30-9.00 Ozi'nin altını üstünü değiştirme ve kahvaltı hazırlık
9.00-10.00 kahvaltı 
10.00-10.45 masayı,yatağı toplama,Ozi'ye el yıkatma,diş fırçalatma,altını değiştirme,dışarı çıkmak için hazırlanma
10.45-12.30 spor salonu
12.30-13.00 el yıkama,Ozi'nin üstünü değiştirme,spor çantasını boşaltma,yemek hazırlama
13.00-14.00 öğle yemeği ve masayı toplama,Ozi'ye el yıkatma,altını değiştirme
14.00-14.30 Ozi'yi uyutma
14.30-15.30 Akşam yemeği hazırlama,duş alma
15.30-16.00 Uyanan Ozi'nin nazını çekme,üstünü değiştirme
16.00-16.15 Ozi'ye meyve/kurabiye/süt yedirme,içirme
16.15-17.00 salata,pilav ya da sıcak olması gereken yemeğin son aşamasını yapma
17.00-17.15 Ozi'nin altını değiştirme
17.15-18.15 Ozi'yi parka götürme
18.15-18.30 Ozi'nin elini yıkatma,üstünü değiştirme
18.30-19.30 akşam yemeği
19.30-20.00 bulaşık ve mutfak toplama,kahve molası
20.00-20.45 Ozi banyo yaptırma
20.45-21.30 dinlenme,Ozi ile oyun oynama
21.30-22.00 Ozi uyutma
22.00-00.00 dinlenme ve sızma

En standart günüm böyle işte.Hiçbir abartı olmaksızın hem de...Ne ev temizliği,ne pasta siparişi,ne misafir ağırlama ya da misafir olma,ne kişisel bakım,ne alışverişe çıkma,ne özel herhangi bir iş yok görüldüğü üzere.Bunlardan herhangi biri bütün düzeni altüst ediyor ve saatlerden bazılarının ertelenmesi ya da yapılamaması anlamına geliyor.
Günüm nasıl olur da yetmez diye düşünürken aslında herşeyi Ozi'nin yemek,uyku ve alt değiştirmeleri arasında yapmak zorunda kaldığımı farkettim.Yani aslında her iş bölünüyor ve bitmiyor işte...Çözüm mü?Çözüm bir iş bulup çalışmak!!Ozi'yi de kreştekiler düşünsün;)

İşte kanıtlar da burada:)
Yemekler kırk saat sürüyor,binbir oyunla...sadece suyla oynarken itirazsız yemek yiyor.daha doğrusu şuursuzlaşıyor sanırım:)

Giyinmek,soyunmak bir dert.devamlı kaçıyor giyinmemek için.koca çocuk zorla da giydiremiyorum,keyfini bekliyoruz beyimizin...

Uyutmak ayrı bir dert.binbir zahmetle uyutursun,yanından kalkarken uyanır.uyutmak için çadır ve ayıcık yardımımıza koşmuş bu sefer de.
Kitap Ozi'yi uyuturken ya da akşamları dinlenme sırasında okunuyor,blog yine akşamları dinlenme zamanlarında...Bloga bazen neden hiç vakit ayıramıyorumun cevabıdır:) 
Kociş mi???Rüyalarda buluşuruz :)

Salı, Nisan 02, 2013

Biscotti,tuzlu kuru pasta ve çikolata

İlk biscotti ve çikolata deneyimimi de yaşamış bulunuyorum.

Biscotti bildiğimiz Selanik gevreği aslında.Ama biscotti denince bir biscolata kadar trendy(!),bir napoliten pizza kadar italyan çağrışımlar yapıyor ki kulağa daha havalı gelsin:)

Ben biscottilerimi kuru meyve ve cevizli yaptım.Gayet de başarılı ve lezzetli oldular.

Tarif Berna Gürşen'e ait.

80 gr. tereyağ
200 gr. şeker
1 tatlı kaşığı vanilya özütü
2 tatlı kaşığı kabartma tozu
3 yumurta
385 gr. un
1 çimdik tuz
İsteğe bağlı kuru meyve,kuruyemiş veya çikolata(yaklaşık 200 gr. kadar)
Üzeri için yumurta beyazı ve şeker
İlk pişirme 165 derecede fanlı önısıtma yaparak 20 dk.
ikinci pişirme 110 derecede 20 dk.

Oda sıcaklığındaki tereyağ ve şeker çırpılır.Sırayla vanilya,teker teker yumurtalar eklenir.Kuru malzeme elenerek eklenir.En son kuruyemiş/kuru meyve/çikolata eklenir.Yapışkan bir hamur elde edilir.Hamur toplanmıyor diye endişelenip un eklemeyin,doğru kıvam budur.
Tezgaha un dökülüp hamurun yarısı kaşıkla buraya alınır.Hamur yoğrulmadan unla toplanıp ekmek şekli verilir ve tepsiye alınır.Diğer parça da aynı şekilde hazırlanır.Üzerine yumurta beyazı sürülür ve şeker ekilerek ilk pişirme yapılır.
Kabarıp kızaran hamur fırından alınıp ılınmaya bırakılır.Ellenebilecek kadar ılıdığında dilim dilim kesilerek ızgara teli üzerine yan yatırılır.Bu şekliyle ikinci pişirme yapılır.
Selanik gevreği(Biscotti) hazır!


Tuzlu kuru pastalarım tam pastanelerden satın aldığımız kuru pastalar gibi.Ağızda dağılan,yedikçe yenilesi gelen,kilosu 10-15 tl arası değişenlerden:)

Tarifi nereden aldığımı hatırlayamıyorum:(

Yarım paket margarin
1 çay bardağı sıvı yağ
1/2 çay bardağı sirke
1 tatlı kaşığı mahlep
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
3 tatlı kaşığı şeker
aldığı kadar un
üzeri için yumurta sarısı ve haşhaş,çörekotu vs...
180 derece önısıtmalı fırında kızarana kadar pişecek.

Tüm malzeme yoğrulup buzdolabında yarım saat kadar dinlendirilir.Daha sonra hamura kalıpla veya elle şekil verilerek tepsiye dizilir.Yumurta sarısı sürülüp,çörekotu,haşhaş veya susamla süslenerek pişirilir.
Alt-üst kızarınca kuru pastalar yenmeye hazır!



Çikolata yapımı için kursa gitmiş biri olarak 3,5 saatlik kursu özetlemek gerekirse olay kuvertür ve temperlemekden ibaret desem anlayışla karşılanırım diye umuyorum:)
Piyasada yediğimiz en iyi çikolatalardan bile daha leziz çikolatalar yapmaktan ötürü tevazü gösteremiycem ne yalan söyleyeyim.Antepfıstığı,badem ve fındıklı çikolatalarım misafirlerime kahve yanında ikram etmek üzere gizli mabedlerine alındı.


 Yazmak için istek ve zaman bulamamaktan şikayetçi bendeniz son yazılarında hep yemeklerden bahsediyor.Kırılma noktamı bekliyorum hepsi bu :)


Bon appetite diyerek havalı(!) ikramlıklarıma havalı(!) bir son vereyim:PP


Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor



Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.


Perşembe, Mart 28, 2013

Şevket-i Bostan


Şevketi bostan çocukken beni gülümseten bir ada ve yemesi lezzetli bir tada sahipti.Annemler kıymalı yaparlardı ama zamanla aslında etli yapıldığını öğrendim.
Bulması ve toplaması zahmetli olsa gerek, fiyatı ben bildim bileli hep pahalıdır.Pazarda az bulunur zaten.Ben de bulunca yarım kilo da olsa alıp hem çocukluk anılarımı yadediyor hem de faydalı ve lezzetli bir yemek yapmanın verdiği gönül rahatlığını yaşıyorum.Keşke eşim ve oğlum da benim kadar sevse...
Sezonun ilk, muhtemelen de son şevketi bostanını gururla takdim ederim;)



Çok iğneli bir bitki olsa da kısa sürede pişirmeyi gerektirecek kadar da hassastır.

Temizlenip doğranıp taze soğan ve daha önceden pişmiş etle klasik yemek mantığıyla pişirilir.Pişince limon sıkılır ki ekşili olması makbuldur:)

Bebeğiniz ve siz herşeyin en iyisine ve en hesaplısına değersiniz





‘Mutlu çocuk, mutlu aile” sloganı ile yola çıkan ve hamilelikten anneliğe tüm hayatları boyunca annelerin yardımcısı olacak, birbirinden güzel bebek, anne sağlık ve cilt bakımı, hamile ve kadın giyim ürünlerini size %90’a varan indirimlerle sunan Mompery.com açıldı.


Üstelik kısa bir süre için, üye olduğunuz anda herkese 20 TL hediye çeki ve ilk 100 TL alışverişine 20 TL ekstra indirim kuponu sürpriziyle sizi karşılıyor. Yani www.mompery.com üyesi olanlar anında 40 TL avantaj kazanıyor.

Şu anda  sitede yer alan en eğlenceli markalardan biri Hello Kitty! Güzel bebeklerinizin sağlığına uygun Hello Kitty nevresim takımları, polar ve havlu gibi banyo ürünleri, 8 gün boyunca büyük bir indirimle satışa sunuluyor.

Einstein’ın “Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır.” sözünden yola çıkarak kurulan, anneleri anlayan ve anne&bebek ilişkisine sıcaklık katmak isteyen alışveriş sitesi Mompery.com, her sabah 7’de sizlerle yeni ürünleri buluşturduğu gibi, değişik ürünlerle de karşılaşabilmeniz için 3 günde bir yenilenen butiklerle hizmetinize koşuyor.

Yıl boyunca "Avvio, Hello Kitty, Huggies, Kotex, Wonderwalls, Be Cool” gibi önemli markalarda sağladığı inanılmaz indirimler için hemen siteye giriş yapmalı, ayağınıza kadar gelen bu fırsatları elinizden kaçırmamalısınız.

Bir bumads advertorial içeriğidir.


Perşembe, Mart 21, 2013

Artık şiddet yanlısıyım!

Kandırılmışım,kandırılmışız aslında.Doğru bildiğimiz herşey yalanmış.Irkçı,faşist sıfatları bizim için söylenmiş.Vatan sağolsun diyen analar vatan hainlerinin analarıymış.Şehitlik denen şey nihat doğan,yılmaz erdoğan,rte gibilerinin dini inancında varmış,biz kafirmişiz meğerse.Kendilerine sosyalist diyenler kürt faşizanlığına halkların eşitliği diyormuş,kavramları karıştıran bizmişiz...

33 yıldır PKK denen bir terör örgütü ve onun elebaşısı Apo isimlerini duyuyorum.Apo şerefsizdi,bebe katiliydi hatta o. çocuğuydu.Pkk propagandası yapmak suçtu.Apo'ya sayın dendiğinde ecdadımıza küfredilmiş adlederdik.Sarı-kırmızı-yeşil bayraklar o örgütün bayraklarıydı.Bugüne kadar böyle bilirken bugün sokaklar o bayraklara dolup taşıyor,o şerefsiz apo'nun konuşmaları televizyondan canlı yayınlanıyor.pkk denen it sürüsü silahı bırakmıyor ama "gözümüz üzerinizde" der gibi sınırdışına çekiliyor.Bütün bunlara da alkış yapan insanlar alenen ortalıkta fikir beyan ediyor.Ben ve benim gibi bunların kanına dokunduğu insanlar şiddet yanlısı ilan ediliyor,örümcek kafalı deniyor.Ben zaman makinesine ne zaman girdim de çıktığımda herşey böyle değişmişti??

Bugün ilk kez bir çocuğum olduğu için bin pişman oldum.Çünkü o olmasaydı bugün ben maalesef bu korku toplumunun korkak bir vatandaşı olmaz ve sokağa çıkıp "Ne mutlu Türküm diyene,kahrolsun Apo" diye bağırabilirdim en kolayından.Ya da  henüz ispatlanamamış bir terör örgütünün henüz olmayan kampına gider ve o örgüte üye olurdum.Nasılsa binlerce masum insanı öldürenler birer kahraman artık.Henüz öldürmeyen ama sözde devlet erkine müdahale etme planı yapanlar vicdanları rahatça hapis yatıyorlar.Bense kendi evimde sözde özgürüm ama vicdanım onların binde biri kadar rahat değil hiçbirşey yapamadığım için.Nasılsa birkaç yıla kadar apo'ya karşılık onlar da serbest bırakılır.Hukuk zaferi sanarız biz de...

Belki de en güzeli Orta Asya'ya geri çekilmektir.Nasılsa herşey mümkün artık hayal değil.


Bugün çok mutsuzum.Aslında uzun süredir öyleyim de, bugün şu Apo şerefisizinin yaptığı konuşma ve veril(mey)en  tepkiler beni çıldırttı! Elim kolum bağlı izlemek de cabası!
Ne olacak benim şu elektra kompleksim?

Babama kızgınlıklarım boyumdan aşkın ama hala tek bir sözü ona olan zaafımı tetiklemeye yetiyor,dünyam yıkılyor.

Gitti yine.Bir aydır yurtdışında ve biraz önce netten yazıştık.Perişan haldeymiş yine."Kuru ekmeği kaynar suya batırıp karnımı doyuruyorum" diyor.Bir baba bu lafı eder de evladı nasıl rahat eder ya?Beynim "aklını kullansaydın" dese de yüreğim öyle demiyor işte.Benim hayatım babama üzülüp onu dert etmekle mi geçecek?


Çarşamba, Mart 20, 2013

Son günlerden kısa kısa...

"Yağmurdan kaçarken" adında bir dizi fragmanları dönüyor televizyonda.Dizide Biscolata Carlos'yu gördüm ve pek mutlu oldum.Kendisini sık sık görebileceğiz ekranlarda artık...Darısı tüm Biscolata erkeklerinin başına.Türk dizi sektörü hepsine ekmek kapısı açabilecek kadar gelişmiş bence:)



 10 gündür geçmeyen bir boğaz ağrısı ve kuruluğu var.Kendisine aile hekimi denen ama son 2 yıldır iki kere bile doğru teşhis ve tedavi uygulamayı başaramamış şahsiyete bir gaflette bulunup gittim yine.Basit bir boğaz enfeksiyonunu bile teşhis edemedi bu sefer de.Allerji dedi ama maalesef zerre faydası yok ilaçların.Boğazımın ağrısı an itibariyle kulağıma vurdu.Bir de başka doktorların tedavilerini eleştirmiyor mu gittiğimde,ne desem bilemedim...


 Spor salonuna günlerimin yoğunluğu nedeniyle maalesef düzenli gidemiyorum son haftalarda.Diyet deseniz o da sallanıyor.Ama bütün olumsuzluklara rağmen gram gram da olsa kilo vermeye devam ediyorum.Toplamda 3 kilo 200 gr. gitti:)



 Özsüt'ün düzenlediği bir yarışma vardı kadınlar gününe özel.Ben de kazanmıştım.Kocaman bir karaorman frambuaz pastası kazandım.Pazartesi günü şube ile yaşadığımız her türlü probleme karşın pastam geldi.3 gündür yiyorum ve doyamıyorum resmen!Bu adamlar pasta yapmayı biliyor!Keşke bir de çalıştırdıkları kişileri iyi seçebilseler...



 Yaratıcı Drama Atölyesine başladım.Pazartesi günü tanışma toplantısına katılmıştım.Yarın ilk ders var.Çok eğlenceli olacak,sabırsızlanıyorum...Ayrıntılarla ilgili ayrıca bir yazı yazarım biraz zaman geçince.


 Cuma günü çikolata kursuna gidiyorum.Pastacılığa bir de çikolata yapımını ekledim mi tutmayın beni.Pasta ve çikolata evi hayalime bir adım daha yaklaşıyorum:)


Salı, Mart 19, 2013

Para para para demiş Napolyon





Shemellon'un blogunda okuduğum bir kazanç sistemine üye oldum.Belki duymuşsunuzdur, belki benim gibi ilk kez duyacaksınız: Napolyon.com

Anket doldurarak ve siteye yeni üye kazandırarak para kazandıran Avon-Oriflame gibi firmalarında kullandığı network sistemiyle çalışan bir kazanç sitesi.



Yapmanız gereken tek şey siteye üye olmak.Verdiğiniz her kişisel bilgi için de kazanıyorsunuz.Yani mezun olduğunuz okulu ister yazarsınız ister yazmazsınız.Yazarsanız daha çok kazanabilirsiniz sadece.Merak etmeyin, TC kimlik numarası gibi bilgiler istenmiyor.Ayrıca üye olunca gördüm benim de çevremde buna dahil olmuş pekçok kişi varmış.Yani güvenilirlik açısından üye olunan herhangi bir sosyal paylaşım sitesi ya da müzik sitesinden çok da farklı değil.

Hergün 1 saat da olsa nete giren ve blogunu/maillerini kontrol eden herkesin daha fazla zamanını almayacak birşey bu.
Kaybedecek de birşeyimiz olmadığı düşünülürse denemeye değer dedim.İlk anketimi de bugün doldurdum.Toplam 15 saniyemi aldı:)

Siteyi incelemek ve üye olmak isterseniz bu linkten giriş yapabilirsiniz.Benim referansımı da kullanmış olursanız beraber kazanıyor oluruz:)

http://www.napolyon.com/Uye/Kayit-Formu.aspx?lid=3afa818a-b4fc-4426-8201-eaed9fd37b8b

Bol kazançlar!

Pazar, Mart 17, 2013

Uğurböcüklerim

Yeni blog resmimin 4 şirin uğurböcekleri Shemellon tarafından bize hediye edildi.Evimin yeni evcil böcükleri için yetenekli blog arkadaşıma teşekkür ederim...
Küçük kasabanın yaşlı teyzesiyle bu böcükler değişe değişe buraları bekleyecek artık:)

Ayrıca en alttaki yeni iletişim formu da bu arkadaşımın fikriydi."Uzuuuun süredir sana ulaşmaya çalışıyorum ama bir sır gibisin" diyenler için artık bu  fenomeni ortadan kaldırıyorum.Buyrun yazın; sorularınıza her telden yazacak bir böcük bulunur muhatap olarak:))


Salı, Mart 12, 2013

Çakma Barbie çakma Ken ile tanışırsa



Birkaç hafta önce Beyaz Show'da Ukraynalı bir hatun çıkmıştı "Canlı Barbie" diye.
Yaz olsa izlerken ağzıma sinek kaçabilirdi.Bir müddet kendime gelemedim bu nasıl bir kafadır diye.
Hatun henüz 23 yaşında ama 5 yaşından beri Barbie takıntısı nedeniyle kendini ona benzetmeye adamış hayatını.Vücudundaki tek estetik göğüslerindeymiş(!?).Bir de orjinali yeşil olan gözlerine barbie'ye benzesin diye mavi lens takıyormuş.
Hatun gülünce Barbie'ye benzemediğine inanıyor ki o porselen bebek görüntüsü bozulmasın diye gülmemeye çalışıyor.Bu da yapaylığı ikiye katlıyor tabii.
İşte bu hatun Amerika'da Barbie'nin sevgilisi Ken olmaya çalışan başka bir manyakla tanışmaya gitmiş.Birbirlerinin görünüşlerini beğenmemişler bir de haspalar...Bir de bize sorsalar ya..

Too much in common? Real-life Barbie and Ken dolls, Valeria Lukyanova and Justin Jedlica came face-to-face for the first time, but they didn't hit it off
Çakma Barbie Valeria Lukyanova ve çakma Ken Justine Jedlica

Awkward: According to reports the couple 'hated the sight of each other'
Lifelong obsession: Miss Lukyanova said that she had been fascinated with Barbie since she was five


Bu arada mesleği de astral seyahat uzmanlığıymış.Ne kafasıysa benim hiçbir zaman anlayamayacağım kesin.


Valeria Lukyanova   Valeria Lukyanova

Orjinal hali dünyalar güzeli olan bu kızcağız ruhundaki rahatsızlığın farkında olmadığından kendini güzelleştirdiğini düşünürken maymuna dönmüş maalesef.

Before and after: Miss Lukyonova's transformation could be due to plastic surgery, excessive make-up, or both
Öncesi
Valeria Lukyanova
sonrası

Vücudunda sadece göğüs büyütme operasyonu olduğunu söylese de belinin inceliği konusunda kaburgalarını aldırdığını düşünenler var.
  
Lukyanova

Bu da Ken işte..18 yaşında burun ameliyatlarıyla başlamış estetik hayatına.32 yaşındaki an itibariyle 90 ameliyat geçirmiş.


Proud of his look: Mr Jedlica has had over 90 surgeries to look this way

Angelina Jolie dudakları ve göğüsleri bunlardan bazıları:)

Different operations: Justin had lip augmentation (left) and pectoral implants (right) Different operations: Justin had lip augmentation (left) and pectoral implants (right)

Bu çocukcağız da gençken eli yüzü düzgün hatta yakışıklı bile sayılabilirmiş.Şimdi daha çok Bülent Ersoy'a benzemiş.

Before and after: Justin said that he has no plans to stop surgery
öncesi
Before and after: Justin said that he has no plans to stop surgery
sonrası
Visible scars: Mr Jedlica had the first of his five nose jobs when he was 18-years-old
ağzını yüzünü dağıtmış ama kavgada değil ameliyat masasında





kaynak: http://www.dailymail.co.uk/femail/article-2272066/Real-life-Barbie-Ken-Valeria-Lukyanova-Justin-Jedlica-meet-hate-sight-other.html


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...