Social Icons

Salı, Mart 11, 2014

Berkin Elvan Ölümsüzdür



"Anne sen hızlı koşup gaz fişeklerinden kaçamazsın,ekmeği ben alayım"

Hangi anne,hangi insan yüreği dayanır bu acıya?



İçimizdeki yangın,akıttığımız gözyaşları,dualarımız peşini bırakmasın,hem bu dünyada hem ahirette iki elimiz yakasında o silahı ateşleyenin...


Ve tabi ki bu emri verenin de...



Cuma, Mart 07, 2014

Bodrum'da yıldönümü

Evlilikte 7 yılımızı doldurmanın şerefine geçtiğimiz haftasonu yağmurlu havaya aldırmadan eşimle tanıştığımız yer olan Bodrum'a gittik.Hava muhalefeti nedeniyle istediğimiz heryere gidemesek de ufak bir nostalji turu yapabildik.


Bodrum marina karşısında Sünger Pizza'da deniz mahsülleri pizzası yedik.


Bitez de yalısına varmadan Halilim türküsünü mırıldanarak Bitez sahilinde oturup tavla oynadık.


Gemibaşı'nda bir yemekden sonra coşkumuzu almak üzere barlar sokağına yöneldik.


Yazın adım atacak yer olmayan barlar sokağında bağıra bağıra şarkılar söyleyerek yürüdük ve kedi-köpekler dışında bizi duyan olmadı :)


Açık 2-3 bardan en hareketli olanına girdik ve rakının sarhoş edemediği kafalarımızı birayla sarhoş etmeyi başardık.



Ertesi gün uyandığımızda odamızın terasından(Manastir Otel) kaleye elveda edip yuvamıza döndük...


Nice senelere bize :)


Perşembe, Mart 06, 2014

Sağlıksız bir öğün denemesi --> Nachos

Bir hafta süresince semt pazarından alınan taze sebzelerle hazırlanan klasik yemeklerden sonra haftasonu geldi mi fastfood  krizimiz tutuyor ailecek. Hatta sebze yemeği olan bir cumartesi günü eşim "bugün özel birşey yok mu?" diye soruyor eğer dışarda yemiyorsak.

Geçtiğimiz günlerde
de yine Home Tv'de  Good Chef  Bad Chef  programında yapılışını izlediğim Nachos yapmaya karar verdim.İsmini her duyduğumda bir Meksika yemeği olduğunu düşündüğüm Nachos aslında Teksas'a özgü bir atıştırmalıkmış.Atıştırmalık dendiğine aldanmamak lazım.İçinde her gruptan besin bulunuyor.Karbonhidrat,protein,yağ ve lifler. Ancak biz Türkler için ya da en azından bizim ailemiz gibi 3-4 çeşit farklı tabağın konduğu sofralar için besleyici değeri yüksek olsa da göz doyurmaktan biraz uzak.Hele hele eve cips girmesini yasaklamış bizler için bile büyük bir adım aslında :)

Tv programında da iki farklı nachos yapıldı ve ben ikisinden bir sentez yapmaya çalıştım. Bu yemek yanında ekşi krema ve guacamole sos ile servis edilirmiş ancak guacamole sos(avokado,sarımsak,limon,zeytinyağı) ile ilgili bir önceki yazımda bahsettiğim  olumsuz tecrübem nedeniyle canım pek çekmedi.Ekşi krema da bizim buralarda satılan birşey değil. Şu kremalarla ilgili bir dönem pastacılık merakım nedeniyle çok araştırma yapmıştım.Ekşi krema evde de hazırlanabiliyor.Marketlerde satılan kremaya kefir ilave ederek mayalandırmak suretiyle ekşi krema elde edebiliyorsunuz.Denedin mi diye sorarsanız hayır ben denemedim...

Gelelim nachos yapımına:

Öncelikle peynir sosu hazırlığıyla başladım.Bunun için klasik beşamel sos tarifine(tereyağ-un-süt) ocaktan indirmeden önce chedar peyniri ilave etmek yeterli oluyor.Bu sos hamburger ve sandviçlerde de eminim çok nefis sonuçlar verir.

Bir yanda da domates sosu hazırladım.Benim yazdan hazırladığım domates rendelerimi biraz ocakta suyunu çektirmek ve içine kekik ilave etmek suretiyle kolayca hallettim.


Sonra fırın tepsisine sırayla mısır cipsi,sucuk,mısır,peynir sosu,domates sosu ve rende cheddar peynirini koyarak malzemeler bitinceye kadar bu sırayı devam ettirdim.Bu arada benim nachosum orjinal tariflerden biraz farklılaştı.İçine meksika fasulyesi yerine mısır,et yerine sucuk koydum.Çocuk yiyeceği için jalapeno biberi ve acı sos koyamadım.Hatta cheddar peyniri dilimli bulabildiğim için peyniri rende yapma şansım yoktu,bıçakla julyen doğramaya çalıştım.


Bütün malzemeler birarada...


Fırına verilmeden önceki son görüntü de böyle.Üstü kızarıncaya kadar pişirdim.


Fırından çıkıp tabaklara alınınca da biraz parçalanmış görüntüsüne rağmen sonuç budur.


Lezzet için şunu söyleyebilirim: Bütün malzemeler tek tek zaten çok lezzetli,kombinasyonları da öyle.Ancak içine giren soslar nedeniyle cips kıtırlığını kaybediyor her ne kadar fırınlansa da.Dolayısıyla hayal ettiğim gibi kıtır kıtır bir atıştırmalık değildi.Bir de yüksek kalorisine rağmen tek başına bir öğün olamayacak kadar bize yabancı.Yani atıştırmalık derken yanılmamışlar aslında :) 

Farklı bir alternatif için denenmeli,hepsi de bu kadar ...

Cuma, Şubat 28, 2014

Sarı saçlarımdan ben suçluyum kabul!


Saçlarım senelerdir röfleli.Bir dönem turuncu,kızıl,siyah,kestane girişimim oldu ama sarı benim rengim.Sarının saçta yarattığı güzelliği diğer renkler nadir veriyor aynı zamanda zararı da tabii.

Sırf şu sarı saç merakım yüzünden neredeyse 20 yıldır saçlarımı uzatamıyorum çünkü uzamıyorlar.Ne zaman kuaföre gitsem saçlarımın kesilmeye ihtiyacı olduğunu söylüyorlar.Kuaförler saç kesmeye bayılır tamam ama 2 ay önce kesilmiş saç için yine kesim öneriyorlar haklı olarak.Çünkü saçlarım barbie bebeklerin keçeleşmiş saçları gibi oluyor hemen.

Kuaförün bunun için önerisi saç bakımı oldu.Ancak bu iş de oldukça maliyetli.Boya,röfle,bakım derken ben kuaföre 150 tl bayılıyorum 2 ayda bir.Harcadığım 4-5 saatlik zaman da cabası.

Artık kuaförlere savaş açtım ve evde kendi bakım-boyama işlerimi kendim yapmaya karar verdim.

Bunun için takip ettiğim bir blogda nasıl boyayacağıma dair bilgileri aldım.İşte o blog:

http://yaseminindiktikleri.blogspot.com.tr/2012/11/platin-sari-ve-sac-boyama.html

Bakım içinse dün Watsons'dan iki ürün aldım.Keratinology serisinden biri saç maskesi,diğeri bakım serumu.Profesyonel bakım ürünleri kadar iyi sonuç verirler mi bilmiyorum ama bu şekilde maliyetinin daha ucuz olacağına eminim.Biraz daha uzun süre,daha sık kullansam bile daha avantajlı olurum gibi geliyor.




Bakım deyince de aklıma geçenlerde yaptığım avokado sosu geldi.Avokado,sarımsak,limon ve zeytinyağından hazırlnan bu sos aslında çok lezzetli olabilirdi ama benim sarımsak konusundaki açgözlülüğüm ve sarımsakların acımasızlığı nedeniyle yenmekten çok uzak bir şey oldu:) Hiçbişeyi dökmeye kıyamam; ben de aldım saçıma sürdüm maske niyetine...Saçlarıma faydası olur muydu bilemiyorum ama sarımsak kokusunun yoğunluğu ve zeytinyağının kalıcılığı nedeniyle şampuanı her zamankinden fazla kullanmak zorunda kaldım ve evde hazırlanan maskelerin bu dezavantajını hatırladım yeniden :)




Bakalım Keratinology bana umduğum olumlu sonuçları getirebilecek ve kaynak yaptırma masrafından kurtarabilecek mi? :)

Perşembe, Şubat 27, 2014

Büyük ve küçük aşçı

Oğluşum kreşte şu sıralar meslekleri öğreniyor.Her gece uykuya yatarken uyumak istemediği için güzel şeyler hayal etmesini söylediğimde gelecekte ne olacağını hayal ediyor.Favori meslekleri ise polislik,itfaiyecilik ve aşçılık.Eee anne mutfağı sever de oğlu sevmez mi?

Geçen günlerde canı pasta istemiş beyefendinin.Ona bir hayvanlı,bir şimşek mcqueenli,bir uçaklı,bir bir bir vs. pasta yapacakmışım!Doğumgününde yaparız dediğimdeyse hemen ardından doğumgünüm ne zaman sorusu geliyor tabi:) Yaz çocuğu olarak iyi bilirim bütün arkadaşlarının doğumgünlerini okul zamanı kutlarsın,senin doğumgününde bütün arkadaşların tatilde,yazlıktadır,doğumgünleri sakin ve yapış yapış geçer...Oğlumun kaderi de benimkinden.Artık aklı başına geldikçe hediyeleşmekten keyif alır oldu ve birçok arkadaşının çevresinde toplanmasını istiyor haklı olarak.Sanırım biz de bu sene yaz tatili girmeden bir ön kutlama yapacağız kreşte.Akrabalar ve anne-baba arkadaşları farklı illerde olduğundan birkaç doğumgünü kutlaması daha yapılır bir İzmir'de bir Aydın'da.Bu da demek oluyor ki istediği farklı figürleri farklı pastalarda yapacağız sanırım...

Ancak şeker hamurlu pasta benim için sadece görüntüden ibaret olduğu ve şeker hamurunu yemeyi tavsiye etmediğimden oğluma normal bir kremalı pasta yapmayı teklif ettim.Böylece girdik mutafağa.




Öyle eğlendi ki dilediği gibi kremaya bulanmasına izin verdim."Anne sen büyük aşçısın ben de küçük aşçıyım" dediğinde de kremasız yiyebilirdim kendisini:)

Maalesef pasta bittiğinde tadına sadece bir kez baktı ve bir daha ağzına sürmedi:( Çünkü biraz daha besleyici olması için kekini havuçlu ve cevizli yapmıştım.Ceviz ağzına geldiğinde hemen soğudu benim yemek konusunda uyuz oğlum.

Sağlıklı ve besleyici pastamız böylece komşulara nasip oldu.

Dün sabahsa yine sağlıklı beslenme isteği doğunca içime kahvaltı için bir salata hazırladım kendime.Cümle de pek şiirsel oldu :p

Isırgan otu,tere,kurutulmuş domates,zeytin ve beyaz peynir ile nefis bir salata yaptım ve daha sık böyle kahvaltı etme sözü verdim kendime.





Ancak benim bu sağlıklı beslenme isteğim home tv ile sekteye uğruyor daha önce de yazdığım gibi.

Örneğin sağlıksız bir öğün nasıl olur konulu yeni yazımda bundan bahsedeceğim,az kaldı...

Çarşamba, Şubat 26, 2014

Kısaca...

Şaka gibi ama hiç çalışmadan girdiğim sınavdan geçiyorum sanırım:)

Çok zeki falan olduğumdan değil elbette ama yakın zamanda sınava girdiğimden ve ona çok çalıştığımdan olsa gerek,bilgiler tazeydi sanırım. Bir de sınav günü rahatlığımı düşününce tılsım o rahatlıkta mıydı acaba diye soruyorum kendime:)

12 Mart'a kadar bekleyip kesin sonucu görücez bakalım..

Babannemse bulduğumuz kadını resmen evden kovdu sonunda:(( Bayılajaaammm...

İçimde kelebekler var yine bugün:)

Tsubasa Oyunları

Çarşamba, Şubat 19, 2014

Hiç Türk köftesi yemediğinize bahse girerim!


Haftasonu sınavım var ya,ders çalışmam lazım ya beynim gün içinde konuyla tamamen alakasızmış gibi davranıp gece olunca ilgileniyor.Gündüzleri nerede yemek programı var onları izliyorum hipnotize olmuş vaziyette,uykudayken de kandidatif ve kalitatif neydi,hangisi hangisiydi diye kan ter içinde kalıyorum!

Risk analizi çeşitlerini bir kenara bırakırsam şu sıralar home tv'den ayrılamıyorum gerçekten.Favori programlarım da Gordon Ramsey ve Nigella'nınkiler.Gordon Ramsey 'i şöyle hatırlatayım: Bizde de bir ara Masterchef diye bir yemek yarışması yapılmıştı.Yemekle amatörlükten öte bir şekilde ilgilenen yarışmacılar ve onları dümdüz edip ekranlar önünde madara eden jürilerden oluşuyordu.Aslında jürinin asabisi Batuhan Piratti'ydi.İşte bu programın orjinal versiyonunda o asabi abi Gordon Ramsey'di.Hatta kendisi Hell's Kitchen gibi başka asabi mutfak programlarında da ne kadar gıcık olunası, ne kadar dövülesi,hızını alamayıp bi de evine ateşler salınası bi kişilik olduğunu ispatlamıştı.

Gelgelelim bu abimiz şimdilerde kendi evinin mutfağında ailesinin 4 çocuğuyla birlikte müşfik bir aile babası,eşinin elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan bir koca olduğunu göstermek amacıyla mı bilinmez pek şirin bir yemek programı hazırlıyor.Her yemeği bir çocuğuyla ya da kendi annesiyle yapıyor.Onlarla şakalaşıyor,espriler falan yapıyor ki ekranlardaki geçmişini de bilen biri olarak kendisinin bipolar kişilik bozukluğu ya da kişilik çatışması yaşayadığından şüpheleniyorum.Ya da şu aptal kutusu gerçekten çok başarılı bir şekilde hepimizi aptal yerine koyuyor ki konumuz bu değil...

Geçenlerde bu Gordon Abi Türk köftesi diye bir köfte yaptı.İsmi Türk köftesi olunca daha bir dikkat kesildim haliyle.Ancak hazırlanan bu yemeğe bakınca kendi Türklüğümden şüphe ettim.Zira 34 yıllık hayatımda kimse köfteyi bu şekilde yapmadı ne ailemde ne çevremde.Demek ki sorun ya benim milliyetimde ya da senelerdir bize köfte diye hazırlanan şeyin aslında ingiliz usulü olmasında?!

Gordon  Bey (Türküm ben türk!) kuzu kıymanın içine k.biber,tuz ,maydanoz katıyor.Bizim usülden ayrıldığı noktaysa ;
1.yumurta ve ekmek içi kullanmıyor 
2.soğanı ve sarımsağı az yağda karamelize ediyor (bu kelime de programları izleye izleye dilime dolandı.Allahın kavrulması yani.Soğanları pembeleşinceye kadar kavurun'un yeni adı soğanları karamelize edin)

Ben de bunu denemeye karar verdim ve yaptığım ilk köfteyi yine Türk usulünden biraz ayrılarak da olsa bu tariftekini hatırlayarak yaptım.İngiliz usulü olarak(!) ben içine klasik yumurta ve ekmek içini de koydum.Ancak soğan ve sarımsağı karamelize edip öyle kattım.(Hep birlikte tekrar ediyoruz:Karamelize etmek)
Bir de Ebru'nun dokunuşunu katmak için taze biberiye de doğradım içine.
Yanında sosla sonuç budur.

Görüntü çok şey ifade etmese de soğan ve sarımsağın çiğ konmayıp biraz kavrulması köfteye daha aromatik bir tat katıyor.(Yani mis kokulu oluyor)


Bir diğer merakım da sandviçler oldu.Çeşit çeşit yapılan sandviçler ve sosları ilgimi çeker oldu.Home tv'de bununla ilgili de bir program vardı ama adını hatırlayamadım çünkü onu sadece bir kez izleyebildim.
Bu da öğlen atıştırmak için kendime hazırladığım bir sandviç.İçinde dana jambon,hardal,rus salatası,kaşar ve marul var.
Afiyet olsun...

Nigella denen kadının güzelliğine de gıcığım ayrıca.Bu kadar çok işlenmiş gıda yiyip bu kadar güzel olmasını hazmedemiyorum,hasedimden izliyorum onu da.Bir ara ondan da tarif vericem ;)

Bakıcı aramak


Böyle bir bakıcı arıyorduk...


Hep iş arayan tarafta ben mi olucam,biraz da işveren olayım dedim ve babanneme bakması için bir yaşlı bakıcısı aramaya koyuldum.
Yaşlı olmak çok zor,yaşlıya bakmak daha da zor.Bu bakıcı bizim bir sene içinde bulduğumuz 4. kişi oldu.Diğerleri muhtelif sebeplerle işi bıraktı.

Gece gündüz yatılı bir bakıcı bulmak hele hele de uygun bir fiyata bulmak denizde saç tokasını düşürüp kumda onu aramaya benziyor.

Başvurmadığım yer kalmadı desem yeridir.Öncelikle eş-dosttan yardım istedik.Bir ablamız sağolsun bağlı bulunduğu cemaatten birçok bayan getirdi.Bunlar hep daha önce çalışma deneyimi olmayan,eşlerinin çalışmalarına izin vermediği,tek sosyal faaliyetlerinin dini sohbetler olduğu bayanlardı.
Buradan uygun birini bulamayınca danışmanlık şirketlerine bir bakayım dedim.Oraları tam insan pazarı.Yurtdışından tuttukları bayanı getirmişler,fuhuş yasak olunca bari bakıcı yapalım bunları demişler.Burdan da bir nane olmadı..
Sonra aklıma belediyeler mi gelmedi,sosyal yardımlaşmalar mı,huzurevleri mi,alzheimer dernekleri mi?Hiçbirinin aradığımız türde bir hizmeti yoktu tabii de bir ihtimal baktım işte.
En son işkur'un önünden geçerken niye olmasın diye düşündüm ve daldım içeri.Aklımla bin yaşayayım sonunda aradığımız bayanı oradan bulduk.Eli yüzü düzgün,görmüş gçirmiş,temiz ve ahlaklı biri.Hem de fiyat konusunda tam istediğimiz rakamı kabul etti.Tek dezavantajı var biraz yaşlıca.Babannemle birbirlerine bakacaklar artık ve böyle idare edebildiğimiz kadar edicez.Yoksa bizim yanımıza taşınmak zorunda kalacak ki bu hepimiz için daha zor olacak haliyle.

Bakıcı ararken pekçok şey öğrendim ama:

1.İstisnasız hepsi babannemi görür görmez " annecim,sen benim annemsin" deyip elini yüzünü okşayıp sevmeye başlıyor.İşimin gereği olarak yaşlıları çok severim demenin beden dili bu olsa gerek.
2.İkinci söyledikleri de "ben Allah rızası için teyzeye bakarım" oluyor ki konuşmanın sonunda verdiğimiz fiyatı beğenmeyip "Allahın rızasının" 1000 tl'den başladığını öğreniyoruz.töbe töbe...
3.Birçoğu oldukça çaresiz durumda.Paraya ihtiyaç duymanın ötesinde kalacak yeri olmayan,çocuklarının yanında yaşamaktan yorulmuş ya da çocuklarına para yetiştirmenin derdine düşmüş insanlar.
4.İşveren olmak ve bir nevi iş görüşmesi yapmak çok zormuş :)

Bir bayanın istemeden kalbini kırdık ve hala çok üzgünüm.Telefonda görüşmek için randevu verdim ve uzun yoldan geleceği için çalışma koşullarını ve verebileceğimiz rakamı da söyledim ki şartlar kendisine uygun değilse boşuna onca yolu gelmesin diye.Maalesef bu konuşmayı kesin işe alındım olarak algılamış ve bavulunu toplayıp gelmiş.Olmama ihtimalini,başka kişilerle de görüşmek istediğimizi öğrenince çok bozuldu ve kendisine olumsuz cevap vermek üzere telefon ettiğimde telefonu yüzüme kapattı.Gerçekten çok üzüldüm ama bir yerde de iyi oldu,hoşgörü ve sevgi düzeyini öğrenmiş olduk bu sayede...

Birgün bir sebeple bakıcı aramak zorunda olursanız İşkur'u hatırlayın.Piyasa fahiş fiyatlarda ama buraya başvuran kişilerle pazarlık etme şansınız daha yüksek...

Kısmetimiz böyle oldu :)



Perşembe, Şubat 13, 2014

Ca 19-9 sorunsalı





Endometriyosiz teşhisi ilk defa 2005 yılında kondu bana.Yani yumurtalıkta çikolata kisti.Regl ağrıları en büyük şikayetimdi.Derken bu kist kendiliğinden patladı,"kurtarın ölüyorum" diye bağırttı beni saatlerce.Evlendim,çocuk sahibi olmaya karar verdiğimde en büyük korkum bu kistin neden olabileceği kısırlıktı.Çok şükür değilmişim.Doktorum bir mucize olduğunu ve kistin yokolduğunu müjdeledi.

Sene 2014'e geldiğimde ,hatta yılın ilk gününde, bu kistin bir yerlerde mikroskobik olarak varlığını devam ettirdiğini ve bu süreçte büyüyüp serpildiğini öğrendim yine ağrılar içinde.Meğerse benimle mezara kadar gidecekmiş.Kistin tanısını koymakta kullanılan tümör markerları var ca 125 ve diğerleri.Bu markerlar yüksek olduğunda ve ultrasonda da tipik görüntüyü gördüklerinde emin oluyor doktorlar.Tedavisi doğum kontrol hapları.İlaç tedavisiyle bu tümör markerlarının seviyesinde düşüş olmaz ya da kistin boyutlarında küçülme olmazsa ameliyata karar veriyorlar.

Gelelim mevzuya.
3 hafta önce bu tümör markerlarına baktırmaya gittim kontrol amaçlı.Doktorum "e hadi bakmışken bütün ca'lara bakalım" dedi ve hepsini istedi kan tahlilinde.Çıkan sonuçlarda tüm markerlar yüksekti.(Kistle doğrudan bağlantılı ca 125 değerlerinde düşüş olmasına rağmen)Sonuçları doktoruma götürdüğümde ca 19-9
un yüksekliği ilgisini çekti ve mide ve bağırsak sorunu yaşayıp yaşamadığımı sordu.Bildiğim herhangi bir sorun olmadığını söylediğinde de bilmediğim birşeyler olabileceğini söyleyerek beni dahiliyecilere gönderdi.
Bu arada bizde ailesel tip 4 hiperlipidemi denen bir hastalık  da var,yüksek trigliseridle kendini gösteren.Benim trigliserid değerlerim de yüksek olduğu için kolesterol düşürücü ilaç kullanmaya başladım.Birkaç sene önce bunu ilk kez teşhis eden doktor beni acil hastaneye yatırmıştı pankreatit riski nedeniyle.Neyse konuyu dağıtmayayım; ben yine buna bağlı olabileceğini düşünerek gittiğim dahiliyeciye durumu anlattım.


Pankreatitden şüphelenirken...
Doktor başladı tahliller,ultasonlar,mr lar istemeye.Ne arıyoruz derken bi baktım pankreas kanseri araştırılıyor bende.Kanser kelimesi; erken teşhisi hayat kurtarır falan bana inandırıcılıktan uzak; ölümü çağrıştırıyor zaten.Daha geçen hafta sapasağlam girdiği bel fıtığı ameliyatında akciğer kanseri olduğunu öğrenip 2 ay içinde ölen bir tandığımızı ve nicelerini de duyup bildiğimden kemoterapinin kanserden daha öldürücü olduğuna inanıyorum bilimsellikten uzak olsa da.
Dolayısıyla aldı beni bir telaş.
İnternetten bakıyoruz bu ca19-9 hep pankreatit,pankreas kanseri ile ilişkilendirilmiş.Bu da paniğimizi arttırıyor.Bir yandan inanmak istemiyor insan.Ailede her türlü genetik bozukluk olabilir ama bildiğimiz kanser hastası hiç yok diye kendi kendini telkin ediyor.Moral çok önemli,moralini yüksek tut diyorsun.Böyle bir bekleme zamanında anne olmak daha da zormuş.Çocuğumun yüzüne bakmak ağlamak için yeterli oluyor ama ona karşı gülemeye çalışıyorum.Benden sonra nasıl olur,çocuğumu kime emanet ederim diye düşünceler,düşünceler...

Çok şükür bir hafta geçti ve sonuçlarda herhangi bir kitle vb. rastlanmadı.Ama bu yüksek değerlerin bir açıklaması olmalı,kanser değilse ne?Pankreatit seçeneği de zor görünüyor çünkü pankreas boyutları normal falan filan.
Doktorların en son yorumu bütün bu ca değerlerini yumurtalığımdaki o ismi güzel kendi ceza kistin yükseltiyor olabileceği.Şimdi hepsinin takibini yapıcaz ve bakalım suçlu kimmiş görücez...

Demek ki neymiş? Sağlık herşeyin başıymış ;)


Salı, Ocak 14, 2014

Bir ben,bir kitap,bir vatan millet sakarya

Hastalık da,dert de, keder de hep umutsuzluktan oluyor anacım.Hoppala paşam malkara keşan ne alaka diyebilirsin.Misal; ben 21 aralığa kadar ne kadar sıkılsam da bir amaç uğruna oturdum ders çalıştım,kafamı oraya yoğunlaştırdım,spor  yaptım vs. çok da mutluydum.Sınav bitti,hastalıklar başladı,ben de yine bi can sıkıntıları bi can sıkıntıları...Amaç lazım insana,amaç!Hergün bir amaç uğruna plan yapmalı ve uygulamalı.

Bugün bomba gibiyim yine.Çünkü sabah yürüyüşüme başladım yeniden.Ardından sınav sonuçları açıklandı,kazandığımı öğrendim.bknz: ta ta ta taaammmm

Artık C sınıfı İsg uzmanı var bu blogda!Peh peh peh,sanarsın ki Microsoft Yazılım uzmanı!:) Olsun,emek verdim,kazandım,bundan güzeli var mı?

Birkaç gün daha aylaklık yapıp yeniden B sınıfı için ders çalışmaya başlıycam.O da Şubatta.İzleyeceğim birkaç film, okuyacağım kitap ve yazacağım birkaç yazı var:)

Kitap demişken bahsetmeden geçemiycem.Yılmaz Özdil'i seversiniz,sevmezsiniz ama Beraber yürüdük biz bu yıllarda kitabını mutlaka bulun biryerlerden,mümkünse satın alın ve okuyun.Çünkü gerçekten çocuklarımız büyüdüğünde nasıl yıllardan geçtik,neler gördük,neler yaşadık,bilmeleri adına bu kitabı onlara saklamalıyız diye düşünüyorum.Çünkü insanız,çünkü unutkanız,çünkü iyi niyetliyiz,çünkü safız aslında.Bazı şeyleri bilsek de tablonun genelini görebilmek ve kronolojik olarak yaşanan her ayrıntıyı ardarda hatırlayabilmek insana kocaman bir " vaaay  beeee" dedirtiyor.Bu halkın nasıl ezildiğini,bölünüp parçalandığını,vatan,millet,din gibi hassas ve özel duyguların nasıl köreltilerek ayaklar altına alındığını,kin,nefret gibi duyguların topluma nasıl yayıldığını,bunlar olurken de tüm yaşananları nasıl normal gibi görmeye başladığımızı unutmayalım,unutturmayalım!

Çok doluyum aslında bu konuda ama Yılmaz Özdil çok ustaca anlatmış zaten,belgeleriyle onu okuyun yeter...


Çarşamba, Ocak 08, 2014

Yeni yıl gelmiş hoşgelmiş, ley ley lümü lümü ley!


2013 bir an önce bitsin gudubet bir yıldı diyenler isim ve adreslerini bıraksınlar lütfen, birşey deniycem üstlerinde!!! Zira 2014 geldi de çok mu iyi oldu sanki?2014 geldi,bana da gelenler geldi.Şöyle anlatayım...

31 Aralık sabahı gece için hala bir planımız yoktu ailecek.Plan yapmak için ne bir isteğimiz ne de halimiz vardı gerçi.Aile boyu grip salgınının pençesine yakalanmışız da henüz sinyalleri algılamaya çalışıyormuşuz meğerse.Madem evde oturuyoruz annemi çağıralım bari,beraber pinekleyelim dedik.Annem de çılgın yılbaşı partisi randevularını iptal edip(!) bize geldi sağolsun.Ben kalan son enerjimle akşam için biraz hazırlık yaptım ve yemeği yediğimiz gibi uyuyakaldım:)Geceyarısı yaklaşırken kaldırdılar beni...

Kısa keseyim,grip nedeniyle yedi uyuyanlar gibi ne kadar uyudum ne kadar uyanıktım hatırlayamayacak kadar zihnim bulandı.Beni uyandırıp ilaç içirdiler,yatağıma yatmamı önerdiler(oturduğum her yerde uyuyabilme özelliğinde olduğunmdan),arada bi ateşim olduğunu konuştular kendi aralarında falan.Ertesi gün öğleden sonra eşim zorla acile götürdü iğne yaptırdı.Sağolsun o iğne sayesinde daha kesintisiz uyuyabildim sonra:)
Asıl eğlence akşam başladı.Yani şimdi idrak edebildiğim kadarıyla 1 Ocak gecesi.Gece saat 23.00 sıralarında bir karın ağrısı başladı ki sanırsın karnıma Alien girdi, karnımı yarıp çıkmaya çalışıyor.O gece acilde geçti yine,morfinnnn diye bağırarak...
Bunu da kısa keseyim: Endometriyosiz denen bi meret var ki kendisine hiç de yakışmayan tatli,türkçe çikolata kisti ismini koymuşlar.Çikolatadan soğutur insanı o derece...İlaç tedavisine başladık,bazı değerleri takip edicez.Düşerse ne ala,düşmezse ameliyatla alınacak.

İşte 2014 böyle güsseeell başladı benim için!H3n1 ve çikolata kisti yeniyılın ilk sürprizleriydi.Allah beterinden korusun diyerek önümüzdeki maçlara bakıyoruz.

Bu arada geçen sefer yazmayı unutmuştum.Eşimin ablası bir süredir koruyucu aile olmaya çalışıyordu.Çocukları olmadığı ve yaşları da ilerlediği için bebek değil ama biraz daha büyük bir çocuk istiyorlardı.Yılbaşından önce çok güzel bir gelişme oldu ve uygun kriterlerde bir çocuk çıktı.15 günden fazladır çocuk görümcemlerde.Adı Cemre.6 yaşında bir kız çocuğu.Fakat davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş misali görümcem maalesef pişman oldu.Çocuğa alışamadı bir türlü.Hani doğum sonrası depresyona giren bazı kadınlar nasıl kendi çocuklarını bile kabul edemez ve sevmezse görümcemde de böyle bir durum var.Çocukcağıza hiç ısınamadı,sarılıp sevemiyor bile.İnsanın içi parçalanacak.Cemre  ise anne,baba diyor başka birşey demiyor onlara.Ama tabii bu zaten bir deneme süresiydi.Hem çocuğun hem de ailenin alışması için.Maalesef deneme süresi fazla uzamadan,çocuğun daha fazla alışmasına fırsat tanımadan sanırım vazgeçecekler bu işten:( Senelerdir o kadar çocuk isteyen insanların böyle bir psikolojiye girmesini izlemek gerçekten çok ilginçti.En doğrusunu yapmalarını umarak herkesin hakkında hayırlı olmasını diliyorum.

Allah hepimize sağlıklı,sevdiklerimizle
bir yıl versin...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...