Social Icons

Çarşamba, Ocak 30, 2013

Şükriye'nin sorularına verdiğim yanıtlar

1)..Nutuk.....kitabı okumalısın .Çünkü senin..gün ve gelecek....durumuna hitap ediyor.
2)...Karşı pencere....filmi izlemelisin,tam senlik 
3)kendine yaptığın en iyi yatırım ? ilk işim.hayatım ve benim için olumlu olumsuz pekçok dönüm ve kırılma noktası o iş sayesinde oldu.beni ben yapan oydu.
4)çevrende senin eleştirini kaldıracak kaç kişi var ? 5-6 kişi olsa gerek
5)kaç kişi senin eleştirini kaldırabilir?(sen kaç kişinin eleştirisini kaldırabilirsin olacaktı sanırım) aynı sanırım.
6)bir yakınını kaybettiğinde kayıbın sana ne düşündürdü? çok şükür henüz çok yakın birini kaybetmedim.
7)bu dünyadan giderken nasıl anılmak istiyor,nasıl iz bırakmak istiyorsun? dürüst,duyarlı,sözünün eri ve iyi bir anne
8)şu an kadar okuduğun her hangi kitaptan hangi fikri uyguladın ve alışkanlık haline geldi? mesleki kitaplar okuyup işimde uyguladım, özel hayatımda da devam ettirdim.mesela herb cohen-her konuyu müzakere edebilirsiniz.bana iyi dinleyici olmayı ve uzlaşmayı öğretti.
9)sağlıklı beslenme mutlu olman için ne kadar yeterli ? yetersiz,mutlu olmam için gerekli besinler hep sağlıksız:)
10) Bir oyuncu olsaydın kendine en zıt hangi rolü oynardın? Yırtıcı iş hayatını yaşam tarzı haline getirmiş, klasik bir eş-anne olamayacak kadar bu hayattan zevk alan bir işkadınını.
11)Bir müzik türü olsaydın ,hangi enstrüman sana eşlik ederdi? Rock ya da senfonik olurdum herhalde.Ama her halukarda o parçaya ritim ve enerji katan vurmalı bir çalgı olmalı.Bateri ya da davul gibi.

Şanzelize Bulvarı sahibesi'ne sevgilerimle:)

Salı, Ocak 29, 2013

Kadın olmak





Kadın olmak babanın metresi ile tartışacağını bile bile onunla tanışmak için evine gitmektir.

Kadın olmak "madem bu eve geldin ona saygı gösterip elini sıkman gerek" diyen babana kafa tutmaktır.

Kadın olmak karşındaki kadının kendini acındırma çabalarına ve timsah gözyaşlarına inanmamak ; inanan babaya daha çok sinirlenmek demektir.

Kadın olmak elin ayağın titrerken bile çaktırmadan o kadını baştan aşağı süzme isteği duymaktır.

Kadın olmak o kadını süzerken bir yandan da "şimdi üzerine atlasam,saçlarını elime dolasam,gözlüklerini tuz-buz etsem " diye hayaller kurarken en kısa sürede en etkili nasıl nakavt edeceğinin hesaplarını yapmaktır.

Kadın olmak annenin ve ailenin çektiği acıların hesabını sormadan babanın metresini kolaylıkla kabul etmemektir.

Kadın olmak babanın ve sevgilisinin gününü mahvederken sinirle karışık bir zevkle psikopatça gülebilmektir.

Kadın olmak küçük bir kız çocuğunun inanabileceği şeylere artık inanmamaktır.

Kadın olmak aşka inanmaktır ama aşk kisvesi altında yalanlara göz yummamaktır.

Pazartesi, Ocak 28, 2013

Umut Işığım-Silver Linings Playbook

Silver Linings Playbook Poster

Bradley Cooper (Hangover-Felekten bir Gece) ve Jennifer Lawrence (Hunger Game-Açlık Oyunları) 'ın başrollerini paylaştığı tadı damakta kalan bir romantik komedi filmi Umut Işığım.Aynı isimli romandan uyarlama.

Jennifer LawrenceBradley Cooper
 
Klasik romantik komedi filmlerinden biraz daha farklı olduğunu duymuştum kritiklerde.Bir romantik komedi ne kadar farklı olabilir zihnimde canlandıramamıştım.İzleyince anladım.

Öncelikle romantizm kısmı ne 90'lardaki Meg Ryan filmleri tarzında ne de yakın dönemdeki Bir Gün tarzında.Romantizm filmde insanın gözüne sokulan cinsten değil.Tersine hikayenin içine öyle bir dalıyorsunuz ki romantizm düşünmek yerine izlediğiniz anın tadına varıp yardımcı rollere gülüyorsunuz daha çok.

 Pat (Bradley Cooper) karısını başka bir erkekle duşta basıp o erkeği dövmesiyle aldığı ceza neticesinde 8 ay boyunca bir rehabilitasyon merkezinde tedavi görmüştür.Bipolar bozukluk hastalığı olan Pat bu süre sonunda anne ve babasının evine geri döner ve günlük yaşantıya adapte olmaya, aynı zamanda hayatını düzene sokup hastalığından tamamen kurtulmaya çalışmaktadır.Rehabilitasyon merkezinde öğrendiği yegane şey zorluklara yeterince direnebilirse bir umut ışığının onu beklediğidir.Pat'in umut ışığı ise eski karısı Nikki'yi geri kazanabilmektir.
Bu arada bir arkadaşının baldızı olan Tiffany (Jennifer Lawrence) ile karşılaşması eski karısını yeniden kazanması için bir fırsat doğuracaktır.Tiffany Pat'a her ikisinin de kazançlı çıkacağı bir teklifte bulunur.Ancak Tiffany'nin de kendine has başka problemleri vardır.

Hikaye bu iki 'sorunlu' karakterin çevresinde devam ediyor.Pat'in babası rolünde Robert de Niro var ki insan hayran hayran izlemekten kendini alamıyor.Babanın da obsesif kompülsif bozukluk gibi bir rahatsızlığı var ve bu akıl hastalıklarının somutlaştırıldığı sahneler gerçekten güldürüyor.Hele Pat'in rehabilitasyon merkezinden arkadaşı Danny (Chris Tucker) ilk iki sahnesinde özellikle, koparıyor:)

Umut Işığım : photo Bradley Cooper, Jacki Weaver, Robert De NiroUmut Işığım : photo Anupam Kher, Chris Tucker

Sonuç olarak; bu filmi tekrar ve tekrar izlemek isterim!

Filmin 8 dalda Oscar (En iyi film, yönetmen, erkek oyuncu, kadın oyuncu, yardımcı erkek oyuncu, yardımcı kadın oyuncu,uyarlama senaryo, kurgu) beklediğini söyleyeyim.

Yardımcı erkek oyuncu(Robert de Niro) kesinlikle ödülü hakediyor...



Liebster Blog Ödülleri



Her kışın bir baharı,her gecenin bir sabahı,herşeyin bir zamanı vardır diyor Mehmet Erdem. Her ödülün de bir sahibi ve her mimin bir kuralı vardır diye ekliyorum ben de.

Sevgili Berfin Kanat takipçi sayısı 200'ün altında olan blogları sevelim,koruyup-kollayalım ve kalkındıralım projesi kapsamına uydurulmuş(iyi ki uydurmuşlar o ayrı) Liebster Blog Awards'u bana da layık görmüş.Gören gözleri,yazan elleri ve hatırlayan beyni dert görmesin,ben de kendisine teşekkür ederim bu vesileyle.

Bu ödül miminin kendi kuralları var ve ben sevdim aslında bu kuralları.Size ödülü veren kişinin 11 sorusunu yanıtlıyorsunuz.Ardından kendiniz hakkındaki 11 gerçeği yazıyorsunuz.En son olarak da 11 kişiye bu ödülü verip onlara kendi hazırladığınız 11 soruyu soruyorsunuz.Ben şanslıyım,Berfin'in sorularını sevdim.Bakalım benim sorularımı siz nasıl bulacaksınız? zuhahahhaa:))) (Erol Taş gülüşü)


1. Bir kitapta aradığın özellikler neler?

Üzerine kahve döküldüğünde leke bırakmamalı,okurken uyuyakalınırsa (ki uyku durumunun kitabın sıkıcılığıyla ilgisi olmamalı, söylemeye bile gerek yok) ayracı otomatik konulup sayfaları kırışmadan kendiliğinden kapanmalı.Birine ödünç verilip de belli bir süre geri getirilmezse kedi gibi evin yolunu kendisi bulmalı!

2. Burcunuz nedir?

Manik depresif yazılardan hala anlaşılmadıysa söyleyeyim : İkizler!

3. Okuduğun en eğlenceli kitap hangisiydi?

Eğlence anlayışım gülmekle sınırlı kitap konusunda.Beni en çok güldüren kitapsa Selçuk Erdem'in karikatürler serisi.

4. Yaşadığın şehrin sevdiğin/sevmediğin yönleri nelerdir?

Sevdiğim sevdiklerime yakın mesafede olması.
Sevmediğim sevdiklerimin bu şehirde olmaması.

5. Fobilerin var mı, varsa ne?

Yok.

6. Hangi kitabın yazarı olmak isterdin?

Henüz basılmadı ;)

7. Tavsiye edeceğin fimler var mı?

ooooohooo....Olmaz mı?
En son izlediğim Silver linings playbook  mesela.Yazısını da yazıcam en kısa sürede.

8. Anime izler misin, izliyorsan en sevdiğin animeler hangileri?

İzlemiyorum.

9. Ölmeden önce okunması gerektiğini düşündüğün kitaplar var mı?

ooooohoo... diyeceğim buna da.Öyle çok ki.
Kuran'ı Kerim mesela.Ölmeden önce okunmalı ki hem yaşarken hem ölünce faydası olsun;)

10. Kitaplığını neye göre düzenlersin?

Türlerine göre.Bilimsel,kişisel gelişim,gerilim,bilimkurgu,politik vs.

11. Bloggerlığa nasıl başladın?

Bir boşlukta havada asılı duruyordum.Tutunacak ve yerçekimini hissedecek bir yer ararken bilgisayara değdi elim.Klavyeden çıkan sesler çok hoşuma gitti.Daha çok ses çıkartmak için başladım yazmaya ben de...


Hakkımdaki 11 gerçek:

  1. Ellerimin küçük parmakları yamuktur.Genetik bir anomali:)
  2. Küçükken  (seneeee, geçen sene dermişim ) bir arkadaşımla gözümüz kapalı sokakta koşma yarışı yaptık.Benim aptallığım o zamandan belliymiş.Gözümü açtığımda park halindeki bir arabadan beni kazıyorlardı.Bir süre nefes bile alamadığımı hatırlıyorum:) Daha da acısı arkadaşım "ben açmıştım gözlerimi sen niye açmadın ki?" diye sordu.Aptallık diyemedim...
  3. Şıpsevdiyim.Herşeye bir el atarım ama bir süre sonra sıkılır yenisini ararım.
  4. Bir iş yaparken veya yemek yerken önce sevmediklerimle başlar,sevdiklerimi sona bırakırım.
  5. Şarkı söylemeye bayılırım.Beni seven bana bir karaoke seti hediye etsin:)
  6. Kararsızım.Sırf kararsız kaldığımdan bazen istemediğim şeyleri mecburen seçmek zorunda kalabilirim.
  7. Öfke kontrolü terapisi almayı düşünecek kadar sinirliyim.Her an,herşeye çok çabuk parlayabilirim.
  8. Özümde son derece kokoşumdur.Sadece giyim kuşamda değil yaşam tarzında da kokoşluğa meyilliyim.
  9. Kolay kolay kimseden bir iyilik ya da yardım istemem.Ben yapmayı severim ama.
  10. İyi bir dinleyiciyimdir.Karşımdakini konuşturmayı severim.Ben daha geç açarım kendimi.
  11. Alanis Morrisette, Buket Uzuner, Serkan Çeliköz isimlerinin bendeki yerleri farklıdır.

Ve adaylarım;

Mahzun Prenses
Şanzelize Bulvarı
Ebru Bayrak
Gezgin Portakal
Sonsuz
Bir garip kişilik
Sessiz Gemi
Bilincimin Altında Kalanlar
Tosbağa'nın Dünyası
Emrilyo
Narçelen

Cevaplamanız gerekenler de şöyle:


  1. Sabaha karşı 4'te kapınız çalındı...
  2. Sizden genç bir iş arkadaşınız terfi etti...
  3. Sevgilinizin annesi size bir hediye almış ama ...
  4. Arkadaşlarınızla bir kafede buluşacaksınız.Siz biraz gecikmeli olarak gidiyorsunuz ve masada hararetli bir tartışma var."Keşke daha erken gelseymişim" diyorsunuz içinizden.Ne olabilir?
  5. Hoşlandığınız kişi sizi arabasıyla dolaşmaya davet etti.Arabasına gittiğinizde...
  6. Sokakta yürürken birinin sizi takip ettiği hissine kapıldınız...
  7. Haksızlık...
  8. İcat ettiğiniz kokteylin adı:
  9. Gemidesiniz ve kamaranızı ....ile paylaşmak zorundasınız.
  10. Yılbaşı büyük ikramiyesi size çıkmış... (ahh keşke:))
  11. Bir partiye gittiniz ve kapıdan girer girmez bütün bakışlar size çevrildi...
ve tabiki hakkınızdaki 11 gerçek:)

Ödülünüzün keyfini çıkarın,merakla okumayı bekleyeceğim:)



Perşembe, Ocak 24, 2013

Hormonlu Gül Böreği, Yanardağ Boranisi ve Çikolatalı-Kestaneli İrmik Tatlısı




Hamur da açtıysam ev hanımı olmuşumdur artık!
Gözümde büyüttüğüm hamur açma eylemi aslında pastacılık işiyle ilgilenmeye başlayalı beri,şeker hamuru vasıtasıyla çocuk oyuncağı oldu bana.
İlk ikisi beğenilince bu hafta 3. kez börek yaptım elde açma.Hatta hamuru mayaladım bu sefer bir farklılık denemek için.
Kuru toz mayayı ılık su,şeker,bir miktar zeytinyağı ile mayalandırdım.Köpürünce un,yumurta, biraz sirke ve zeytinyağı ile yoğurup kabarmaya bıraktım.
İç harcı için ıspanak,pırasa ve beyaz peynir kullandım.
Hamur kabarınca nişasta ile açtım.(un hamuru yoğururken bittiğinden mecbur kaldım nişasta ile açmaya)
İyice inceltip yufkayı biraz yağladım ve harcı koyup sardım.Gül böreğinin hormonlusu gibi oldu ama bir kere öyle yapınca devam ettim artık:)
Üstüne yumurta ve yoğurt sürünce dışı hafif çıtır,içi yumuşak nefis bir börek oldu.


Bu akşam yemeğimiz de Yanardağ Boranisiydi.
Balkabağını küp küp,biraz da parmak derisiyle karışık doğradım.(Kabak kabuğunu kesmek için de bir soyucu yapılamaz mı?)
Kuzu etini ufak ufak doğrayıp az miktarda tereyağında kavurdum ve baharatlandırdım.Bu eti bir kenara ayırıp aynı tavada kabakları kavurdum.Pişince biraz muskat rendeledim.
Tabağın altına kabağı,üstüne eti,sarımsaklı yoğurdu ve en üste de yağda kırmızı biberi gezdirip erimin önüne koydum:)



Aslında tatlı olarak da kalan balkabaklarından pasta yapmıştım ama ben fotoğraflayamadan yendi:)
Bu nedenle tatlı olarak hafta başında yaptığım şu irmik tatlısından bahsedeyim.
Pazartesileri bizim sokağa açık süt satan bir aile geliyor.O günler bizim yoğurt mayalama ve tatlı yapma günümüz.
Bu Pazartesi de aldığım sütle irmik tatlısı yaptım.Tarifi klasik.İrmik,şeker,süt ve biraz limon kabuğu rendesi.
Üstüne ise ganaj hazırladım yine sütün kendi kaymağında erittiğim çikolata ile.Bir önceki günden kalan pişmiş kestaneleri de soyup ezerek ganaja ekledim.Biraz da ceviz koydum yanlış hatırlamıyorsam.
Kalıba döküp dolapta biraz bekletince akşam yemekten sonra dilimleyip ikrama hazır hale getirdim.


Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçermiş.Yalan!Gecenin büyük kısmını yemekle geçiren erkek kalan zamanını o yediklerini televizyon karşısında uyuklayarak sindirmekte ve uyanınca da sindirim artıklarını boşaltmak için tuvalette geçirir.Erkek boş kaldığı vakitte ise kadın yemek yapmaktan bitap düşmüş olduğundan uyumak üzere odasına çekilir.
Demek ki neymiş?Erkeğin kalbine giden yol onu aç bırakmakdan geçermiş ki, açlıktan uyuyamasın,aklı hep sende olsun!Var mı tersini iddia edebilecek biri?:)

Noktaları tamamla mimi...

Önce Deeptone ardında S'onsuz tarafından bu mim için hatırlanmışım.Teşekkür ederim kendilerine.Bakalım ben nasıl doldurucam boşlukları?


  • Şuan ... olsa çok sevinirim.
 Ozi ile ilgilenen birkaç dadı (sinirleri laçka olacağı için yemek için ayrı,uyku için ayrı,oyun için ayrı en az 3 dadı şart) ; 
kocam için bir romatizm hapı (bilim nerede gelişiyor?erkekler için evliliğin 3. yılından sonra başlanmak üzere bir romatizm hapı tedavisi geliştiremediler hala,biz kadınlar büyük eksikliğini duyuyoruz,duyun sesimizi!!) ;
kendim içinse bir haftada sağlıklı bir şekilde 10 kilo verdiren bir zayıflama formülü 
 
olsa bırak sevinmeyi buradan  kayınvalideme bir hafta yatıya giderim...


. Şimdi ...'da olmak vardı.

Cern'de olmak ve "atomaltı parçacıkları hızlandırdınız ama bir benim kocamın akşam yemekten sonra televizyon karşısında uyuyan bedenini canlandıramadınız" demek vardı.

. Nerede o eski günler.
  

"Dün dünde kaldı cancağızım,bugün yeni şeyler söylemek lazım"

. Neleri özlüyorum.
  

Lisede hiç durmadan,ders-teneffüs dinlemeden, abuk sabuk herşeyden espri malzemesi bulup karnım ağrıyıncaya ,altıma kaçırıncaya ,yanak kaslarıma kramp girip, gözlerimden yaşlar akıncaya kadar gülmeyi.

. Çok severim.
 

Ağlamayan çocuğu,şişmanlatmayan yiyeceği,aşkla bakan gözleri.

. Nefret ederim.
  

Yoğurdun kaymağından,insanın salağından,cahiliyet çağından.

. Bugünlerde çok fazla dinledim.
 

Ozi'nin arabaya biner binmez zorla açtırdığı Hayde'yi, bilgisayarı elime her aldığımda yine zorla açtırdığı Gangnam Style'ı mecburiyetten, kusacak kadar çok dinledim.

. Şimdiki ruh halim.
  

Heyecanlı.

Bu mimi yapmayan kalmadı sanırım.Hatta Şükriye'yi mimleyecektim tam,baktım şimdi o da yazmış:)...

Salı, Ocak 22, 2013

Sınır bilimin sonu (Fringe final)

;(((

Böyle başladı,böyle bitti


Sanırım artık 3 gr.lık beynim iyice büzüldü.1Q84,Fringe derken fazla bilimkurgu ve fantastik hikaye beni alternatif bir evrene atmış olabilir mi??Zaman-mekan örgüsünü kaybettim ve bir dizinin bitmesine çok üzüldüm:(


Pazartesi, Ocak 21, 2013

1Q84 çılgınlığı

  

 Bir etkinlik sayesinde edindiğim bir kitaptı ama kalınlığı nedeniyle bir süre elime almaya cesaret  edememiştim.Yanılmışım.
1254 sayfalık bir kitap kaç günde okunur tahminen?Ben yaklaşık 12 günde bitirdim.Çünkü her elime alışımda    öylesine içine alıyordu ki bir bakmışım 100 sayfa okumuşum bile.Böyle diye diye bitti.Hatta son gün yaklaşık 350 sayfayı birden okudum.

Yukarıda yazdıklarımdan da anlaşılacağı üzere oldukça sürükleyici bir roman 1Q84.Hiç gözünüzü korkutmasın.Kendini zevkle okutturuyor.

1Q84 kitapta bahsedildiği şekliyle 1984 yılının paralel bir evrendeki adı.Q bu evrendeki bilinmezlikler nedeniyle ingilizce "question mark" 'dan geliyormuş.Yine nette okuduğum kadarıyla 9 rakamı Japonca'da ku ya da kyu diye okunuyormuş ve bu da orijinlerden biri olabilir deniyordu.



Roman 3 bölümden oluşuyor.2 ana karakter aracılığıyla dönüşümlü olarak anlatılıyor hikaye.Kadın Aomame, erkekse Tengo.Bu iki insanın kaderi hayatlarının ilk yıllarında kesişmiş ama sonra ayrılmış.Yeniden yollarının birleşmesini bekliyoruz tüm roman boyunca.Fukaeri ise bu birleşmede kilit noktası disleksik bir kız.Fakat bu arada metafizik kuralları ve bildiğimiz fizik kuralları da dahil olmak üzere pekçok etken devreye giriyor elbette.Çok çılgın bir hikaye okuyoruz.Fantastizm pik yapıyor.


Giriş-çıkışdaki reklam tabelası

İlk bölümde heyecanım doruktaydı.Ancak ikinci bölümde bütün olaylar çözüldü neredeyse.Şaşkınlıkla "bundan sonraki 600 sayfa ne anlatılacak,herşey belli zaten" diye okudum açıkcası.Beklenmedik çok az gelişme oldu tahmin ettiğim gibi son bölümde de.Buradan da anlaşılacağı üzere aslında romanı uzatmak için oldukça çaba harcamış yazar ve bence 1200 sayfalık bir roman yazma sözü verdiği için zorlama olmuş pekçok şey.



Bence herşeyin büyük oranda çözüldüğü an

Bir söz vardır ya "bu neyin kafası?" deriz bize göre saçmaladığını düşündüğümüz kişiler için.Dünya çapında bir yazar için bunu söylemek ukalalık olabilir ama soruyorum Haruki Bey'e: Bu neyin kafası Bay Murakami???


Little people tasviri

Abartılı cinsellik,dini cemaatler,seri katillik,paralel evrenler,Little People,havadan pupa,klonlar,oedipus kompleksi,George Orwell'in 1984'ü,Janacek'in Sinfonietta'sı...Hepsi içiçe geçmiş.


Havadan pupa yapımı tasviri

Kitap bittiğinde birçok şeyin gereksiz olduğunu daha net anlayabildim.Örneğin Aomame'nin abartılı cinsel yaşantısı, Tengo'nun annesi ve yaşlı sevgilisi, son bölümde NHK tahsildarının tacizleri.Ya da bazı kişiler romana hiçbirşey katmamış ama uzun süre üzerlerinde durulmuş.Son ana kadar bir numara bekledim ama hiçbirşey çıkmadı.Havada kalan sorulardan bahsetmiyorum bile.

Ama sürükleyici bir fantastik roman olarak okunmaya değer mi?Kesinlikle evet.


Bir de nette araştırdıkça Murakami ile ilgili bazı bilgiler de edindim.Yazarın okuduğum ilk romanı olduğu için tarzını bilmiyordum elbette.Genel olarak yemeklerden ve müziklerden ayrıntılarıyla bahsetmeyi severmiş yazar.Bu romanda da bunun örnekleri çok net bir şekilde görülüyor.The New Yorker' da kısa hikayeleri yayınlanıyormuş ki romanda bu hikayelerden Town of Cats yer alıyor zaten.


Romanda bahsedilen yiyecekler


Bu eser romanda oldukça önemli bir yere sahip.

romanda  bahsedilen iki ay

Karga da başrolde sayılırdı ama bir numara çıkmadı:)



Resimlerin alıntılandığı siteler:

segesegese.blogspot.com

freshwap.me

cargocollective.com

haruki-murakami.com

degdeg.deviantart.com

dauwdrupje.deviantart.com

themanfromlondon.blogspot.com

organicmentalcore.blogspot.com

Pazar, Ocak 20, 2013

Allah iyiliğinizi versin e mi?

Gazetede bir haber okudum biraz önce.Hollanda'da iki erkeğe suni doğum sancıları vermişler bir deney için.Bu iki erkek sancılara sadece 2 saat dayanabilmiş.Hey allahım demekten kendimi alamadım.Millet ne işlerle uğraşıyor...



Ama tabii bir yandan da içimden beter olun dedim ne yalan söyleyeyim.Şu doğum sancısı denen şeyin biraz daha hafiflerini her ay çektiğimiz ve karşısında aldığımız tepkinin Cem Yılmaz'ın gösterisinde bu hallerimizi yerden yere vurması şeklinde olduğu düşünülürse içimden bu geçeni haketmiş olmazlar mı?:)

Ben normal doğum savunucularındandım.Normal doğumdan korkmazdım ve doktorla daha ilk aylarda pazarlık yapmaya başlamıştım bu konuda.Özellikle özel hastane doktorlarının sezaryene meyilli olduğunu düşündüğümden normal doğum yapılması konusunda çok konuştuk kendisiyle.Adı üstünde normal doğum;aslında fazla söze gerek yok.Adem'le Havva'dan beri her çocuk böyle doğmuş.Son teknoloji ile donatılmış hastanelerde de normal doğumun herhangi bir komplikasyona yol açma riski son derece az.Olaki bir sorun meydana geldi,elbette sezaryene dönmek doktorun insiyatifindedir.Ama keyfi olarak sezaryen tercihi bana saçma ve gereksiz geliyor.Hatta o doğum sancısının nasıl birşey olduğunu ömründe tatmak için bütün paralarını dökseler de yaşayamayacak insanlar var.Ben de bu kutsal(!) acıyı bir kez olsun tatmak istedim.Son ana kadar herşey yolunda gittiğinden ben de 9 ay 9 gün bekledim.



9 ay 8.günün akşamı annem,kardeşim,eşim ve ben evde oturmuş kağıt oynuyorduk.Zaten son günlerde hiç rahat değildim ama o akşam sandalyede oturamamaya başladım.Yatma ihtiyacı hissettim çünkü Ozi çıkmak için kapıya dayanmıştı resmen..Saat 22.00 sıralarında da hafif sancılar başladı.O güne kadar zaman zaman hissettiğim yalancı sancılar mı değil mi emin olamadım ama zaman ilerledikçe belirli aralıklarla geldiklerini farkettik.İlk başladığında 10 dak.'da bir geliyordu sancılar.Aylarca çalıştığım nefes teknikleri,doğuma hazırlık için kas hareketleri ve rahatlama pozisyonlarını uygulamaya başladım.Özellikle sandalyeye ters oturma pozisyonu ve sancıyı ayakta yürüyerek karşılama çok etkiliydi.Gerçi saatler ilerledikçe sancı da şiddetlenmeye başladı ve yürümek daha rahatlatıcı olmaya başladı.Nefes teknikleri de acıyı kolay atlatmada etkiliydi.Çok ilginç ağrılardı şu doğum sancıları.Toplam 1 dak. kadar sürüyordu ama gerçekten insanın nefesini kesecek düzeydeydi.Bunların devamlı olması gerçekten de çekilmez sanırım.
Bütün gece sabaha kadar sadece sancı aralarında uyur uyanık geçirdim.6-7 dak. da bir ayağa kalktığınızı düşünsenize.Kalkmasam daha zor geçiyordu çünkü.Sabah saat 7 sıralarında doktoru aradık,hemen çağırdı.
Doktorun çalıştığı yere gittiğimizde NST cihazına girdim.Sancılar 5 dak.'da bire düşmüştü.Fakat bir önceki günden beri nişan zannettiğim geçmek bilmeyen bir kanamam vardı.Doktor ultrasona soktu ve ağırlıklı olarak eşime,arada da bana fırça kaydı gece bu durumu haber vermediğimiz için.Meğerse bu kanama doğumun başladığını haber veren birşey değil ciddi bir problemin habercisiymiş.Plasentanın erken ayrılması sözkonusuymuş ki bu hem bebeğin hem de annenin hayatını tehlikeye atan bir durummuş.Doktorumu hiç bu kadar ciddi ve tedirgin görmemiştim.Apar topar en yakın hastaneye gittik ve acilen sezaryene girdim.Daha hastaneye giriş belgelerimi hazırlarlarken ben ameliyathaneye gidiyordum.
Velhasıl ben doğumsancıları içinde sezaryen olarak aslında istediğim şeyi kısmen yaşamış oldum.Tabii asıl ağrı belki de doğum anında oluyordu ama onu göremedik maalesef:)




İşte Ozi the cool J böyle geldi dünyaya.Şimdi o sancıları arar oldum hergün bana yaşattıkları nedeniyle:pp

Allah isteyen herkese simulatörsüz bu duyguları yaşatsın inşallah.

Cuma, Ocak 18, 2013

Etek boyuna göre kişilik analizi



Kanada'daki Vancouver Üniversitesi'nde grafik tasarım öğrencisi Rosea Lake (18) bir okul projesi için etek

 boyları nedeniyle kadına yakıştırılan sıfatları bacağına yazdı. Türkiye'de Banu D. (17) Türkçeleştirdi...

Ben yerine göre tahrik ediciyle düzgün arasında gidip geliyormuşum.

Peki siz?

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...