Social Icons

Cuma, Kasım 30, 2012

Sıkıcı banyo çekmecem

Denizin Yıldızı banyo çekmecesini merak edenlere göstermiş ve kendisi de benimkini merak etmiş.
Mahrem unsurlar çıkartıldıktan sonra geriye kalanlar bunlar...
Manikür çantam,lens kutum,solüsyonum,yedek lensler,eşimin ve oğlumun tırnak makasları,oğlumun yedek diş fırçası,banyo temizlik küpüm,kokusu bitmiş airwick,colgate sensitiv diş macunum ve diş ipim...
Ne sıkıcıymışım ya ben?İlginç bir banyo çekmecem bile yok:(


Kurabiye canavarı sezon 1 bölüm 11


Son zamanlarda çok fazla dizi izlediğimden midir nedir bugün kendimi sezon finali yapmış gibi hissediyorum.Bu öyle bir his ki bölüm boyunca bir sürü gelişme olur,son dakikaya geldiğinizdeyse öyle bir sürpriz olur ki bütün o gelişmeleri sıfırlar ve bir sonraki sezona kadar neler olacağını merak ederek geçirirsiniz ya, işte öyle birşey.
Yarın eşimin ablasının gittiği elişi sanatları kursu sergi açacak.Ben de bu sergide "elişi sanatıdır,beni de aranıza alın"diyerek şeker hamurlu kurabiye yapmak için izin istedim.Eşimin ablasının, ki kısaca kendisine halk arasında görümce denir, adı altında sergide yer alacaklar ve satışa sunulacaklardı.Ben de bu sayede hem kendimi denemiş hem de kazanabilirsem 3-5 kuruş kazanırım diye düşünmüştüm.Dolayısıyla önceki gece tam 5 buçuk saat bu kurabiyeleri hazırladım.Gün boyu devamlı kafamda plan halindeydim,eksik malzemelerimin bir miktarını tamamladım vs.Öyle yoruldum ki artık bir el emeği satın alırken pazarlık yapmamaya karar verdim!
Bu sabah da tek tek hepsini paketlerken görümceme telefon açtım saat kaçta sergi yerine götürülmesi gerek diye.Görümcem de hocasıyla görüştüğünü ve kurabiyeleri sergiye kabul edemiyeceklerini söylediğini söyledi.O an başımdan aşağıya yerin bin kat derinliğinden gelen kızgın lavlar boşaldı.Gözümün önünde saatlerce emek verdiğim,masraf ettiğim,nice ümitlerle hayaller kurarak yaptığım kurabiyeler,telefondaki ses kabul edilmediklerini söylüyor.Bir de üstüne üstlük sebep olarak sergiye sponsorluk yapan "Girişimci Kadınlar Derneği"'nin üyelerinden biri buranın meşhur bir pastaneler zincirinin sahibi olması ve "burada pasta,kurabiye satılacaksa ben kendi dükkanımdan getirtir satarım" demesi gösterilmiş.Çok üzüldüm ama bunda da vardır bir hayır diyerek telefonu kapattım.Bu sefer başladım intikam planları yapmaya:)Belediye Başkanına gitmeyi(bayandır kendisi de),gazetelere gitmeyi ve bu durumu şikayet etmeyi düşündüm.Çünkü adı girişimci kadınlar olan bir dernek girişimci bir kadına engel oluyordu ki bu durum tüm ümitlerimi yıkan bir şey olurdu.Neyseki görümcem hocasıyla durumu tekrar görüşmüş ve benim hazırlık yaptığımı söylemiş.Hoca da "benim emeğe saygım var,madem hazırlandı getirsin öyleyse "diyerek kabul etmiş.


Sonuçta ben kurabiyelerimi kapıp götürdüm ve yarın satışa çıkacaklar.Allah yüzümü kara çıkartmasın inşallah.
Bu arada Aydın'da butik pastane yoktu hiç ve ben de ilk olmanın hayalini yaşıyordum ama 3 kişinin açtığını duydum şok oldum.Dolayısıyla eğer bu işe gireceksem artık daha fazla vakit kaybetmemem gerekiyor bunu anladım.
Derken gündüz annem aradı ve haftasonu gelip gelmeyeceğimizi sordu.Ben sergiden bahsettim ve bu nedenle gelmeyeceğimizi söyledim.O da haftaya gelecek olursak kendisinin evde olmayacağını çünkü işyerinin yemeği olduğunu ve hatta orada annemin doğumgününü de kutlayacaklarını söyleyince o 20.000 fersahtan gelen magma bir kez daha başımdan aşağı boca oldu.Çünkü annemin yarın doğumgünüydü ve ben bunu tamamen unutmuştum.Bu durumda yarın İzmir'e gidicez  ve "sürpriiiiz,biz geldik"diyerek sanki mahsuscuktan unutmuş gibi davrandığımı düşünmesi için dua edicez:)
Sonra akşam eşim geldi ve olan biteni anlattım ona.Bu butik kurabiye-çikolata evi açma fikrimi artık hayata geçirmek istediğimi söyledim ve ilk kez ağzından "tamam" sözü çıktı!
Ve final...

Geçen günlerde eşime bana bir iş bulmasını söyledim.Artık ne iş olsa yaparım modunda olduğumu söyleyince o da zaten bir süredir mümessillik işlerini benim için araştırdığını itiraf etti.Mümessillik benim ilk işimdi,eşim hala yapıyor ama bana göre bir meslek değil ve ben hiç ama hiç istemiyorum aslında yapmayı.Çünkü kendimi biliyorum; bir süre sonra o stresin altında boğulucam ve özel hayatımı,sağlığımı da etkilemeye başlayacak.Ama söz ağızdan bir kez çıkar,bana iş bul dedim ya hayır mümessillik istemiyorum diyemedim ve çaresizce gelecek haberleri beklemeye başladım.
İşte bu gece o iş suya yattı,yandı,bitti,kül oldu.Bunu da duyunca hepten keyfim yerine geldi.
Vee, facebook arkadaşlarımdan birinden ilk kurabiye siparişimi aldım!
tatatataaam!
Yeni sezonda yepyeni sürprizlerle dönecek gibiyim:)

Çarşamba, Kasım 28, 2012

Bindik bir alamete gidiyoruz bakalım nereye?



Bir arkadaşımın tavsiyesiyle bugün Akupunkturla zayıflama tedavisine başladım.
Randevuya erken gittiğim için doktorla öncesinde görüştüm.Beni tedavi etmek istemedi başta.Görüntümün gayet iyi olduğunu( gülen yüz) obez hastalarda bu tedavinin uygulandığını söyledi.Ben biraz ısrarcı olmaya çalışınca da kısıtlı bir zamanı bu işe ayırdığını ve daha elzem hastalarla(obezler,felçliler vs.) ilgilenmek istediğini belirtti.Hal böyle olunca teşekkür edip ayrıldım ama bir miktar da hayal kırıklığına uğradım.
Ardından arkadaşım geldi "e bedavaya yapmıyor ya,parası neyse vercez" diyerek salon kadını edasını bozmadan doktorla bir de o görüştü:)Sonuçta doktor beni de kabul etti ama hem doktor hem de ben mahçup oldum bir miktar.
Kulakta 3 bölgeye ufacık iğneler batırdı 10 saniye gibi kısa bir sürede.Acır mı diye düşünürken hiçbirşey hissetmemiş olmak çocukken aşı zamanı " sinek ısırığı gibi,hiç acıtmıycak" diyen büyüklerimizi hatırlattı bana:)
Pazartesi günü gidince iğneler çıkartılacak ve sanırım yenileri takılacak eğer bu sürede herhangi bir enfeksiyon ya da komplikasyon olmazsa.Hatta o gün vücuda da uygulama yapacağını söyledi ama 20 dakika süren bu uygulamayı arkadaşım gereksiz gördü,kulak yeterli dedi.Ben o ne derse tamam diyorum zaten.
Ama adam isteksiz olunca tabii ne diyet önerdi ne başka birşey.Allahtan hayatımın önemli bir kısmı diyet yaparak geçtiğinden diyetisyenden daha faydalı olabilirim kendime.Hareketi arttırın,yürüyün dedi sadece ki ben 1 aydır hareketin alasını yapıyorum.Günde 50 dakika kardiyo,üzerine 30 dak. pilates.
Bana biraz komik gelen daha doğrusu zayıflamanın bu şekilde mümkün olabileceğine inanmayan biri olarak bakalım nasıl sonuç alıcam?

*İşte bunlar da akupunkturun sağladığı yararlarmış:

  • İştahı düzenler.Yeme isteğini azaltır.
  • Mide asiditesini kontrol altına alarak  mide kazınması, yanması, gibi sorunları engeller.
  • Düşük kalorili beslenmeden dolayı yaşanabilecek halsizlik önlenir.
  • Metabolizma hızını düzenler akupunktur'la tedavi gören hasta, kendi kendine yaptığı diyetlerden daha kolay kilo vermeyi başarır.

*Alıntı: http://www.akupunkturlazayiflama.com/akupunkturlazayiflama.html

Salı, Kasım 27, 2012

Downton Abbey-Downton Malikanesi

 Canım Simch'imin tavsiyesi üzerine Downton Abbey adlı diziye başladım.İlk sezonu bitirmek üzereyim,sanırım yarın bitmiş olur.(2 gündür izliyorum)
Entrika,aşk,mavi kanlı İngilizler,asalet,sınıf farklılıkları,değişim,miras,soylu Lord ailesi yaşantısı,hizmetçilerin yaşantısı,Kemal Pamuk,1900'lü yılların başları...
Klasik eserleri okurken dönemleri hayal etmek,o karakterlerle bütünleşmek bir tek bana has değildir sanırım.Örneğin bir Jane Austin romanında yaşamak.Bu dizi işte tam da bu hayali ekrana dökmüş.Evet dönem olarak daha yakın bir dönem sayılsa da yaşam tarzları benzer özellikler taşıyor.Giysiler,şapkalar,uzun eldivenler ve aşk bir harika!
Bilimkurgu,fantastik,komedi dizileri derken bir de böyle farklı bir dizi kattım sonunda favorilerim arasına.

Simch ben de beğendim,teşekkürler arkadaşım:)

Pazartesi, Kasım 26, 2012

Akvaryum posta kutusu ve doğal güzellik şişesi

Son şaheserlerim(!) işte bunlar.
Posta kutumu içine hiçbirşey koymama pahasına bile olsa ev girişine astım.Hatta üzerindeki cam balıkların aşırılmasından da korkmuyor değilim:)




Hızımı alamadım,bitmesini hiç istemediğim bacardi mojito şişesi boşalınca onu da serin dağ havasını,sıcak yaz günlerini anımsatacak resimlerle kapladım.Aslında ilk denemem diye öylesine fotolarla yaptım ama daha hoş resimlerle daha güzel çalışmalar çıkarıcam önümüzdeki günlerde.
Artık içine meyve suyu mu koyarım,likör mü yaparım bakcaz...


Altta da dekopaj tepsim var :)

Hugo ve Dikkat bebek var

Evde izlenecek dvdlerimizin suyu tükendi.Spider man 4'ü geçen gece eşim izlerken ben bloga yazmakla meşguldüm çünkü hiç sarmadı.Öncekilerden kötüydü oldukça.Ama evvelsi gece Hugo ve Dikkat Bebek Var adında iki film birden izledik.Hugo'yu Şükriye'nin tavsiyesi üzerine almıştım.O da eşimi pek sarmadı:)Ben izlerken o uyudu.
                                           Hugo : poster  Hugo : poster
Hugo büyükler için bir çocuk filmi kıvamında.İlk başladığında Harry Potter,Narnia Günlükleri gibi bir atmosferi vardı ve bir süre fantastik birşeyler bekledim.Ama küçük Hugo'nun geçmişini hatırladığı sahneler başlayınca fantastik arayışı bıraktım gözyaşlarımı silmeye başladım.
(Dikkat spoiler)Bu arada ortaya çıkan bozuk robot acaba bundan sonra fantastik birşeyler olacak mı diye yeniden beklenti içine soktu ama film bittiğinde hiçbir fantastik unsur olmadığını gördüm.Sadece filmin atmosferi,çekim şekli böyle bir beklentiye sokmuştu anlaşılan.Görüntü ya da sanat yönetmenini tebrik etmek lazım bu anlamda.
Filmin teması hayatta varolma amacımızla ilgiliydi.Herkesin bir amacı olduğunu,dünyadaki hiçbirşeyin yedek parçası olmaması gibi ilginç bir cümleyle anlattı küçük Hugo.
Hugo demişken de aklım hep bizim Tolga abiye gider...Gelmiş geçmiş en zor canlı yayınlardan birini yapmıştı.O görüntüler internetten kaldırılmış bu arada..


Dikkat Bebek Var : poster Dikkat Bebek Var : poster

Diğer filmse komedi filmiydi.Cameron Diaz,Jennifer Lopez gibi ünlü oyuncuların oynadığı eğlenceli bir film.Filmde 4 çiftin çocuk sahibi olma maceraları anlatılıyor ve bu çiftlerin bir şekilde hayatları kesişiyor.Çocuk sahibi olmayı düşünen ya da olan herkes izlemeli yazıyordu orjinal dvd kapağında,katılıyorum.Cameron Diaz'ın muhteşem fiziğini de görüp kıskanmamak elde değil bu arada.
Doğum sahnelerinde ağladım yine:)
Sanırım hormonlarımı harekete geçirdi bu film:))


Pazar, Kasım 25, 2012

Kaybolan Gömlek Fenomeni

 Bir Sadettin Teksoy vakasıyla karşı karşıyayım.

Olağanüstü şeyler gerçekleşiyor bizim evimizde de şu günlerde.Son 1 aydır eşimin 4 gömleği kayboldu!
Maalesef içişlerinden sorumlu kişi de ben olduğumdan bu kayıp vakalarında gözler bana doğrultuluyor hemen.
- Söyle,gömlekleri nereye koydun,SÖYLE!!
-Be ben bişey yapmadım,suçsuzum ben.
-Yalan söylüyorsun! ŞŞRAAKK

Olaylar henüz bu boyutta olmasa da adamcağız haklı olarak benden bir açıklama bekliyor ama mantıklı hiçbir açıklamam,haberim bile yok ki!

İlk olarak geçen hafta ayın başında giydiği bir siyah bir mavi gömleği ütülenecekler arasında arayıp bulamamasıyla başladı herşey.Kirli sepetine baktı orada da yok tabi.Çünkü renkiler,siyahlar çoktan yıkandı.1 ay bekletmiyorum elbette kirlileri.Ama hem kirli sepetinde,hem ütülenecekler arasında bulunamayan gömlekler nerede olabilirdi?
Önce çok ciddiye almadım,dikkatli bakmamıştır diye.Ama başımın etini yemeye devam edince kendim baktım yoktu gerçekten.Acaba bir süre önce kaldırdığım yazlıkların arasına yanlışlıkla koymuş olabilir miyim diye düşünüp oraya baktım ilk.Yoktu.
Giymediğimiz giysileri ihtiyaç sahiplerine vermek için ayırmış ,annemin işyerine  götürmüştük.Oraya karışmış olabilir mi diye annemi aradım,orada olmadığını söyledi.
Bir ev eşyası kadar ıvır zıvırın olduğu depo mahiyetindeki odaya baktım,bir yere sıkışmış mıdır diye.Yoktu.
Bazen kocamın dağınıklığına dayanamadığım için sinirleniyorum; "ortalıkta ne eşyan varsa temiz-kirli bakmıycam kirliliğe atıcam,kağıtları,evrakları önemli olup olmadığına bakmadan çöpe atıcam" diye söyleniyorum.Acaba gömlekleri de böyle bir sinirli anımda biryere mi kaldırdım ya da çöpe mi attım diye düşünüyorum,yok o kadar da uzun boylu değil.Henüz yaptığını unutacak kadar asabi vaka değilim.
Ee nerde bunlar diye düşünürken dün "2 beyaz gömleğim daha kayıp" demesin mi?
Allahım çıldırmamak içten değil.Hayır adam kendime bir sevgili yaptığımı gömleklerini de ona verdiğimi düşünmeye başlıycak çünkü hiçbir açıklama getiremiyorum duruma.
Alakalı-alakasız bütün kapaklı yerlere,dolaplara baktım.YOK,YOK,YOK!
Bir muhtemel şey de balkona çamaşır astığımda uçması.Ya da hamarat bir gömlek hırsızının ipten hoşuna giden gömlekleri aşırması....(Nasıl olacaksa?)

Bu gece yine çamaşır astım.Artık sayarak,kaydını tutarak yıkıyorum gömlekleri.Bakalım yarın sabah astığım sayıda gömleği ipten toplayabilecek miyim?

Yoksa bütün suç gömlek giyen üçharflilerin üstüne kalacak ki böyle bir seçenek oldukça tüyler ürpertici.Zira üçharflilere karışmış gömlekten bulunsa da hayır gelmez,bana da gelenler gelir artık:)


Ne adamdı ya,kendi bir fenomen...

"Gömlek gömlek,güzel kumaşlı,uzun kollu gömlek
Gel bana gel,giysin seni benim koca bebek"
                               Gömlekçi mağazası duası :p






Cuma, Kasım 23, 2012

Kendime hatırlatmam gerekenler



Bana böyle birşey lazım her an elimin altında

1.Başsağlığına giderken eli boş gitmemek gerektiği,ufak da olsa bir meyvesuyu,bir gazoz,bir bir bir bişiyler götürmek gerektiği yoksa diğer eli dolu gelen insanları görünce çok utanabileceğimi...
2.Akşam yemeği için tavuklu krep yaparken eskiden arkadaşlarımla Reci's e ne çok gittiğimizi, orada yediğimiz tavuklu krepleri düşünürken ve onları özlemle hatırlarken aynı arkadaşlarımla o akşam Skype'da buluşacağımızı ve benim bu buluşmayı unutmamam gerektiğini yoksa onları ne kadar özlediğime inanmayabileceklerini...
3.Ne kadar içim sıkılırsa sıkılsın hayatta ölümden başka herşeyin çaresi olduğunu ve bu yüzden hep gülmem gerektiğini yoksa asık bir suratın insana  nasıl da yapışabileceğini...(Sağol Şükriye:) )
4.Örümcek Adam serisini sevmediğimi,dvxini evde bulundurursam eşim yüzümden izlemek zorunda kalabileceğimi...
5.Eşden bahsetmişken;erkeklerin ironi,mübalağa,mecaz vb. edebi sanatları bilmediklerini,sohbet esnasında ya da sadece dikkatini çekmek için bunları uygularsam bir de sonradan açıklamak zorunda kalabileceğimi...

kendime hatırlatmam gerekiyordu.

Ben yazarken daha kolay öğrenirim de...:)

Modernizm vs. Geleneksel Yöntemler Round 3




 Konu pek iç açıcı olmadığından hemen giricem ve çıkıcam:)

Durum:

Umuma açık olmayan bir tuvalettesiniz. Mesela evinizde.(Umumi tuvaletlerde "bulduğun gibi bırak" emrine itaat edenlerdenseniz ne ala)
Öyle bir tata yapmışsınız ki sifonu ardarda çekmenize rağmen inatla sizinle kalmaya çalışıyor.Tüm arkadaşları gitmiş bir tanesi orada öylece girdaba kapılıp kapılıp geri geliyor.
Elinize bir leğen alıp ağzına kadar suyla doldurup hışımla tuvalete döktüğünüzde hangi inatçı parçacık buna karşı koyabilir ki?Gözünü sevdiğiminin 1 milyonluk naylon leğenleri...

Sonuç:

Modernizm 0   -   Geleneksel yöntemler 1

Perşembe, Kasım 22, 2012

Modernizm vs. Geleneksel Yöntemler Round 2




İlk karşılaşmanın galibi Geleneksel Yöntemler olmuştu.Tarafsızlığımın altını çizmek(!) adına bu karşılaşmada biraz daha özenli davranacağım;)

Sizlerin de katkılarını bekliyorum...

Durum:

Zor uyuyan bir bebeğe diliniz damağınıza yapışıp rapten bluesa,türk sanat müziğinden arabeske uzanan geniş bir yelpazede farklı yorumlar katmak suretiyle  ninniler söylediğinizi,bir yandan da beyin sarsıntısı geçirme ihtimalini düşündürtecek düzeyde hızlı bir şekilde ayağınızda salladığınızı hayal edin.Bebek ha uyudu ha uyuyacak ama ninniyi kestiğiniz ya da sallamayı durdurduğunuz anda inghaaa diye size karşılık veriyor.
Ne kadar süre bu duruma katlanabilirsiniz?
10 dakika   (çocuk sahibi olma düşünceniz varsa bir daha düşünün)
20 dakika    (dua edin de en iyi süreniz bu olsun)
30 dakika    (sanırım biraz gerilmeye başladınız)
45 dakika     (yok artık daha neler!)
1 saat 15 dakika    (benim rekorum bu,var mı yarışan?)
Peki ya bunun yerine bir cd player(içinde vivaldinin 4 mevsimi veya ninni albümü) ve fişini prize taktığınızda kendi kendine sallanmaya başlayan bir beşiğiniz olsaydı durum değişir miydi?
Kesinlikle eveeettt!

Sonuç:

Modernizm 1    -   Geleneksel yöntemler  0

Çarşamba, Kasım 21, 2012

Modernizm vs. Geleneksel yöntemler - Round 1

Son zamanlarda yaşadığım ufak/saçma durumlar karşısında bazen günümüz teknolojisinin yetersiz kaldığını farkedip kendimce alternatif yöntemler aramaya çalışırken aklıma yeni bir yazı dizisine başlamak geldi.
Bu sayede belki mühendis ve mucitler de halkın ihtiyaçlarını görüp yeni teknolojiler üzerinde çalışmaya başlarlar:)
Ya da tam tersi eski usül yöntemlerle dalga geçmemize neden olabilecek ve modernizmin bize kazandırdığı üstünlükler,kolaylıklar da olabilir.
Ben aklıma geldikçe yazıcam.Sizden ricam da sizin de eklemeler yapmanız.Mutlaka teknolojinin yetersiz kaldığı ve annenizden gördüğünüz yöntemleri uyguladığınız veya "bu devirde kim bu geleneksel şeyi uygular ki?" diye düşündüğünüz durumlar olmuştur.Benimle paylaşın yeter:)

İlk round hafif bir karşılaşmayla başlasın derim ben...

Durum:

Spor salonlarında 346 çeşit fitness aleti varken karın kaslarınızdan 6 baklava dilimi yapabilmek için sadece mekik aleti ve twister vardır.Bu alet bolluğu içinde yer minderini yayar,en az 10 farklı hareketle her kasınızı çalıştırabilirsiniz.








Sonuç:

Modernizm  0    -    Geleneksel yöntemler 1


Salı, Kasım 20, 2012

Okullara destek



Şanzelize Bulvarı'ndan Şükriye'de gördüm ben de duyurmak istedim...

Astrolojik saçmalama




28 kasım'da ay tutulması ikizler burcunda gerçekleşecekmiş ki bu da bir süredir ertelenen yüzleşmelerin gerçekleşmesi anlamına geliyormuş.

Eyyy benim yüzeyi kraterli ayım,
sen tutulurken benim dilim çözülecekse,o ay yüzlülerle yüzüm olsun yüzleşmeye!
karanlık yanın kadar karanlık benim de bir yanım.
bir taraftan parıldarken ışıl ışıl, bir taraftan da kendime batıyorum aslında her gündüz ve her gece.
ne astrologlar ne de astronomlar,belki bir miktar filozoflar bulabilir derdime çare.
vesaire vesaire vesaire...



Çarşamba, Kasım 14, 2012

Benim filmlerim


Dedemin insanları,Beyza'nın kadınları olur da Ebru'nun filmleri olmaz mı?Bal gibi de olur.
Dünkü diziler,filmler ve promosyonlar hakkındaki kafası karışık Ebruli bir yazıdan sonra Miss Eliane "hazır senin kafan güzelken al bir de filmlerle ilgili bir mim yap" deyip kendi hazırladığı mimi bana paslamış.
Okurken eğlendiğim bu mimi yazarken neler hissedicem şimdi görücez.Eline,beynine sağlık Miss Eliane'cim:)

Hayatınız bir film olsa hangi filmde başrol olmak isterdiniz?

Herkesin hayatı bir film değil midir zaten diyerek iki gram hevesi olan herkesi kaçırmayı başarırdım ama allahtan aklı başında,makul bir insanım da böyle geyikler yapmaktan imtina ediyorum:PPPP
Bundan 10 sene önce bu soru sorulsaydı bir Notebook, bir Ghost,bir English Patient,bir City of Angels gibi tutkulu aşkların yaşandığı filmleri söylerdim ama gün itibariyle,

                                                                         adından dolayı


                                                               absürdlüğünden dolayı

                                                         


                                                                  durağanlığından dolayı

                                  

                                                 ve hepsinin kesişim noktası olarak :)

                                             

Sizi anlatan en iyi, en unutulmaz film sahnesi hangisi olurdu?
Eminim binlerce sahne vardır ama en en en etkileyen hangisi, sizce?

Beni anlatan mı etkileyen mi diye düşünürken etkileyen film sahnesini koymaya karar verdim çünkü diğeri henüz çekilmedi zaten.Ben bile beni anlatamazken başkası nasıl becersin bu işi di mi ama?

hmmm ama bu zormuş cidden.birini yazsam diğerine ayıp olcak ama hadi seçtim birini!


Palyaçonun lağımdan çıktığı sahne hala gözümün önünde.Belki de çocukken izlemiş olmam nedeniyle çok yer etmiştir...

Aklınızda en çok yer eden, adeta başucu cümleniz olan replik hangisi?
"İnsan memleketini niye sever? Başka çaresi yoktur da ondan. Ama biz biliriz ki bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. Burayı seversen, burası Dünya'nın en güzel yeridir. Ama Dünya'nın en güzel yerini sevmezsen, orası Dünya'nın en güzel yeri değildir.."
                                                      

ve tabii ki;

"Ekinler boy vermeden kör buzağı topallamazmış.":)

                                        

Ve son olarak filmlerle adeta bütünleşmiş o güzelim film müziklerinden favorileriniz hangileri? 

anam anam,hangi birini yazayım ki?hepsi benim yavrularım...


Notting Hill tüm soundtrack;


City of Angels tüm soundtrack;


Karşı Pencere tüm soundtrack;

 ve daha niceleri...

Eveeet,bir mimin daha sonuna gelmişken okuyanları gözlerinden,mimlenenleri ellerinden öper,herkese "en güzel film uyurken gördüklerimizdir" diyerek iyi uykular dilerim...

Tüm yeni arkadaşları ve daha önce mimlemediklerimi mimliyorum...


Denizinyıldızı,Ebru Bayrak,Sesilya,Elif ayvaz,Özlem ce,Şepşeker,Fuat Gencal,Nevin Daldaban,Nuran acar,Elfida,Yusuf Çagatay,Süslü püslü,Kararsız Kız,Merve ile,Depresif Polyanna,Duygu Uygun,Umay,Merve Daldaban,Terapi Üzerine,Polyanna'nın Kahvesi,Annemahsustan,Cepaynası,S'onsuz,Zamanın seyyahı,Entelome,Özcan,Shirin Serkan,Gonca Keskin,Sade Kahve(Ece),Pembe Evren...

Salı, Kasım 13, 2012

To promote or not to promote



Fringe 'di, Game of Thrones'du derken How i met your mother'ı tamamen unutmuşum.Halbuki 8.sezon başlamış ilk beş bölüm gösterilmiş bile.Ted'in yavrularının anası kim bir öğrensek Müge Anlı'da 30 sene sonra ailesine kavuşmuş birinin sevincini yaşıycaz.Dile kolay 8 sezondur bu anı bekliyoruz...

Bu Amerikalılar promosyon işini iyi biliyor.Elbette bilecekler,promosyon kelimesi de to promote fiilinden gelmiyor mu zaten?Tabii ki gelmiyor,kökeni fransızcaymış,şimdi baktım:)
Ne diyordum?
Evet,Amerikalılar ve promosyon..

                                         

Fringe dizisinde kel kafalı,takım elbiseli,fötr şapkalı,ölü balık bakışlı, tuhaf adamlar var ve onlara gözcü deniyor.Dünyada meydana gelen esrarengiz,önemli her olayda olay mahallinde bu adamlar bulunuyor ama sadece gözlem yapıyorlar.Kim olduklarını ve ne yaptıklarını para verseniz söylemem,siz de oturup izleyin 5 sezon,sonra konuşuruz bu konuda.
İşte Amerikalı promosyon dahileri, sanıyorum dizinin 2. sezonuydu, Amerikan futbol ligindeki maçlara bu adamlardan koymuşlar birkaç tane.Yani dizideki karakterler gerçek hayatta da rollerini devam ettiriyorlar.Dizinin takipçileri fotoğraflamayı başarmış bu adamları.Hem dizinin reklamını yap hem de önemli bir olay diye futbol liginin:)Bence çok başarılı...

How i met your mother dizisinde de Barney Stinson karakteri bir blog yazıyor.Hiçbir arkadaşı blogunu okumuyor ve o, öngördüğü şey her gerçekleştiğinde "blogumu okumuyor musunuz?" diyerek serzenişte bulunuyor.İşte yine bu noktada promosyon dehaları işbaşına geçmiş ve bu pek sevilen karakterin blogunu açmışlar.(http://www.cbs.com/shows/how_i_met_your_mother/barneys_blog/1000005/) Her bölüm sonrasında güncelleme yapılıyor elbette.

 

Tüm bunların yanında dizide giydiği takım elbise şeklindeki pijama ve devamlı bahsettiği kankalığın kitabı da satışta!Hem etinden hem sütünden anlayacağınız.

                                                   

Bu konuya nereden geldim ben diye bir düşündüm de ne alaka demeyin,laf lafı açtı işte.
Bugün ütü yaparken bir yandan da dvdcimin ısrarla öneriği Vampir avcısı Abraham Lincoln izledim.(Bir daha onun önerdiklerini izlenmeyecekler listesine alıcam hemen,bu kaçıncı yaw?)Allahtan ütü yapıyordum,en azından zaman boşuna geçmemiş oldu.Adamlar kendi tarihlerini bile vampirler üzerine kurgulayarak hem başkanlarının hem de vampir kültlerinin suyunu çıkarmayı başarmışlar.Bir an Atatürk ile ilgili benzer bir film yapıldığını düşündüm.Atatürk vampir avcısı diye.Bunu yazdığım için bile linç edilebilirim ama Amerikalılar gerçekten ilginç insanlar.Kendi tarihleri(ne tarihi de diyebilirsiniz ama az ya da çok bir tarihleri var elbette) üzerinde oynarken aralarından bir allahın kulu da çıkıp "ule holivud,ecdadımız hakkında ne menem şeyler söylersin sen bre?" demiyor.Dediğim gibi,bizde olsa ayaklanan bir pişman,ayaklanmayan bin pişman olur.

                                        

Tüm bu yazıdan çıkan sonuçsa promosyon bize göre değil kardeşim.Biz hala gazeteden oyuncak için kupon biriktirmeye promosyon diyoruz,işte bu.

Pazartesi, Kasım 12, 2012

Chuckatomic,buharlı lokomotif,kurabiye ve kafası karışmış sen


"Hey çakatomik" bu sıralara dilime dolanmış,olur olmaz, oğlumu çağıracağım her seferde kullandığım bir seslenme şekli.
Chuck ve arkadaşları adında bir çizgi film varmış.Bazen dışarı çıktığımızda 1-2 dakika dinlenebilmek için oğluşa hemen youtube'dan bu çizgi filmi açıyoruz.Bu sayede biz onun peşinde koşmak zorunda kalmazken o da sakince ,insan evladı gibi oturuyor.Çizgi filmde bir grup kamyon var ve anlaşılacağı gibi birinin adı Chuck.Chuck the atomic orjinal adı olsa da atomik kısmının nereden çıktığını çizgi filmi hiç oturup izlemediğim için bilemiyorum.
Oğlumun kamyonlara olan sevgisi nedeniyle geçtiğimiz dönemde İzmir Fuarına bile gittik,sırf ona envayi çeşit iş makinelerini ve kamyonları yakından gösterebilmek için.Ama bizimki o devasa aletlerden korktu yanlarına bile yaklaşamadı:)Neyse ki babasına yaradı bu gezi.O da araba stantlarında gözlerine bayram yaptırdı birbirinden güzel arabalara bakarken(!)
Madem kamyonlardan,kepçelerden korktu bari trenleri gösterelim diyerek geçtiğimiz pazar günü Türkiye ve Avrupa'nın en büyük tren müzesine gittik.Ne kadar şaşaalı oldu di mi?"Türkiye ve Avrupa'nın en büyüğü!"
Ama kim biliyor diye sor,ben de yeni öğrendim mesela.
İzmir Selçuk'a bağlı Çamlık köyünde bir müze burası.Kuşadasına gider gelirken hep önünden geçeriz ve öyleeee dışardan duvarlarına bakar,içeri giren turistleri görürüz sadece.Neyse ki artık içini de gördük,iyi ki de görmüşüz.


Aydın-İzmir trenyolu ülkemizin ilk trenyolu hattıymış.


en yenisi 1940'lı yıllarda yapılmış lokomotifler

hepsi buharlı lokomotif

kar temizleme lokomotifi



içinden Clint Eastwood çıkacak sanki;)

Daltonların en bücürü soygun için vagona yönelmiş bile:P

Atatürk 1 gece bu istasyonda konaklamış ve konakladığı vagon da aşağıda.

mutfağı

toplantı odası

yatak odası, yazdığı gibi.

yatağı

banyosu

kömür takviye yeri

eski istasyon



Gündüz müzeye, geceyse yeni evlerine taşınan arkadaşlarımıza güle güle oturun demeye gittik.Giderken ben de yapımı 3 saatimi alan bu kurabiyeleri götürdüm.







Haftasonu pire gibi gezen pazartesi gelince köpek gibi çalışırmış özlü sözüyle her bir çakatomiğe yorgun argın iyigeceler dilerim...

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...