Social Icons

Pazar, Haziran 10, 2012

Bir seminerin ardından






                 Üstün Dökmen'in "Çocukla çocuk olmamak" adlı seminerine katıldım cumartesi günü.Daha önce kendisini dinlemiş ya da tv programını izlemiş olanlar için çok farklı birşeyle karşılaştığımı söyleyemiyeceğim. Ancak  sunumun sonlarına doğru çarpıcı olduğunu düşündüğüm birkaç anektod yakaladım ki burada da paylaşacağım.İşte "nasıl bir çocuk yetiştirmek istersiniz?" sorusuna gelen muhtemel cevaplar için Üstün Dökmen'in "üstün" bir saptaması:

"-Astrolojiye inanır mısınız?
-Aydan da görülebilen dünya üzerindeki yapı nedir?
-Türkiye'de en çok içki tüketilen yer neresidir?
-Mevlana'yı hangi sözüyle tanırsınız?
-İnsanlarda annelik içgüdüsel midir?
-Liderlik,yöneticilik,güzel sanatlar, bilim gibi konularda erkeklerin kadınlardan daha başarılı olduğunu düşünüyor musunuz?
.
.
.
.
.
-Astroloji dünyanın en büyük yalanıdır.Astrolojide adı geçen burçlar yeryüzünden bakılıp yıldızları   benzetmek suretiyle isimlendirilmiştir.Ancak gökyüzü,uzay 2 boyutlu değil tam 4 boyutludur.Yani en-boy-derinlik ve zaman boyutu.Dolayısıyla astrolojinin bilimsel hiçbir dayanağı yokur.İnanmıyorsanız size ek bir-iki soru daha:Annenizi seviyor musunuz?Peki evinizi seviyor musunuz?Cevaplarınız evetse siz bir Yengeç erkeğisiniz!:)Değilse kesin yükseleninizin etkisindesinizdir:)

-Aydan da görülebilen yapıya Çin Seddi dediyseniz siz de büyük bir yanılgı içindesiniz.Çin seddi değil aydan, dünyanın yörüngesinden dahi gözükmemektedir. Dünya yörüngesine oturtulan mekiğin astronotu Jay Apt 180 mil yükseklikte (takribi 288km) iken Kennedy Uzay İstasyonuna tutanaklarda sabit olduğu şekilde aynen şöyle demiştir;
"Çin seddini arıyoruz. Küçük havalimanlarını dahi görmemize rağmen, duvar gözükmüyor. rengi araziye çok benzediği için sanırım. Bu şeyin aydan gözüktüğüne dair hikayeler duymuştum, oysa sadece 180 mil yükseklikteyiz ve neredeyse görünmez." Aynen Jay Apt'ın dediği gibi 180 mil uzaklıkta görünmeyen bir nesne ay'dan, yani 237bin mil öteden (takribi 379bin km) hiç gözükmez.



-Türkiye'nin en çok içki tüketilen yeri Konya'dır mı dediniz?TUİK verilerine göre bu da büyük bir yalan.Konya bırakın en çok içki tüketilen yer olmayı ilk 10'a bile girmeyi başaramamış bir ildir.Bu efsanenin doğmasına neden olan şey ise büyük oranda Tekel Akdeniz dağıtım kanallarının Konya üzerinden geçiyor oluşudur.Burada depoların olması kamyon kamyon içki taşınıyor düşüncesini de getirmiştir.




-"Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel”
Mevlana eğer yaşıyor olsaydı " torunlarım beni tanıyor ama bana ait olmayan bir sözle" derdi büyük ihtimalle.Çünkü Mesnevi'nin hiçbir cildinde böyle bir söz yer almamaktadır.Bu rubainin dili gereği Mevlana'dan yaklaşık 200 yıl sonra yazılmış olduğu düşünülmektedir.Ancak Mesnevi'nin bir bülümünde hoşgörüden bahsedildiği için olsa gerek bu söz Mevlana'ya atfedilmiştir.


-Annelik içgüdüsel değildir.Eğer öyle olsaydı yol kenarına,cami avlusuna bırakılmış çocuklar görmezdik.Kediler,köpekler ve hatta kuşlar yavrularını her ne pahasına olursa olsun sahiplenir ve koruyup kollarlar.Çünkü genlerinde bu kayıtlıdır.Ancak insanlar anneliği zamanla öğrenir.




-Bu son soruya verdiğiniz yanıt evetse ve siz de bir bayansanız en korkunç kölelik şeklinin vücut bulmuş halisinizdir:Gönüllü kölelik!Hiçbir bilimsel veri yoktur erkeklerin beyinsel olarak kadınlardan üstün olduğunu gösteren.Bu da maalesef erkeklerin ve gönüllü kölelerin(!) uydurduğu bir yalandır.



Ama üzülmeyin.Bu sorulara büyük bir çoğunluk sizin gibi yanıt veriyor.Çünkü okumuyor,araştırmıyor,bize öğretilenle,sağdan soldan duyduklarımızla yaşıyor,o çerçeve içinde düşünebiliyoruz.Kimsenin sizi kandıramamsı için okuyun,okuyun,okuyun.."

Ben bu yazıyı yazarken araştırdım,anlatılanların doğruluklarını test ettim.Siz de bu yazıyı okuduktan sonra en yakındaki kişiye "bak böle bölemiş biz yanlış biliyormuşuz" mu diyeceksiniz yoksa "gerçekten doğru olabilir mi,dur bir bakayım?" mı diyeceksiniz?

4 yorum:

  1. ne iyi değil mi üstün dökmen.

    ama bence çocukla çocuk olmak gerekiyor kesinlikle hem de.
    :)
    yani onun yaşına inmek onun dünyasına girmek. büyükler genelde kendi dünyasından bakıyor.

    büyükler, yetişkinler hep haksız ve yanlış.
    küçükler her zaman haklı.
    :)

    YanıtlaSil
  2. ben senin kadar iyimser bakamıyorum sanırım:)
    evet çocuklar her zaman masum,haklı ama afacan mı afacan bir çocuk annesi olarak bazen çıldırdığımı ve bilinçli ebeveynlik gerekliliklerini bir kenara bıraktığımı itiraf etmek zorundayım:)

    YanıtlaSil
  3. henüz bir çocuğum yok.Nasıl anne olurum bu konuda şöyle davranırım bile diyemiyorum.Bu konularda şöyle davranırım ben diye konuşmaya çekinirim.Ama bu konuda gördüklerimden çıkardığım bir kaç notu eklemeden geçemeyecğim ben :)
    Anneler babalar bir süre sonra kendi yetiştirdiklerini beğenmiyor.(istisnalar vardır elbette ama çoğu böyle)O da kimi zaman bir öğretmenin kimi zaman bir memur ailesinin kimi zaman üst düzey yöneticinin kelimelerinden dökülen kelimlerle bunu çıkarıyorum.Bu gruptan kimle konuşsam çocuklarının özgüvensiz olduklarını,kendilerini ifade edemediklerini ,kendi ayakları üzerinde duramadıklarını ve bu yüzden tüm bu vasıflara sahip bir kız veya çocuk gördüklerinde onlara hayran olduklarını görüyorum.Diyor ki:Benim çocuğum saksı çiçeği gibi.Azıcık güneş görse solmaya başlar.Sanıyorum korumacılık tarafını fazla ağır basıyor.O incinmesin,o beceremez,bu saatte gönderemem , şöyle böyle nedenler dolayısıyla bir bakıyorsun fazla korumacı olmuşsun.Sonra çocuğun büyüdüğünde o da senin o telkinlerinle hayata bakıyor.Ya beceremezsem,ya şöyle olursa diye.anne baba allah korusun başlarına bir şey gelse sudan çıkmış balık gibi hissedecek o bireyler.Diğer taraftan da fazla ilgisiz sevilmeye muhtaç çocuklar bireyler yetişiyor;bunun farkındayım.Bazı aileler de oldukça özgürlükçü ve umursamaz.Bir denge oluşturulamıyor.Kendini kurtarabilen mantıklı olgun biriyse evet kendi ayakları üzerinde durabiliyor.Yok bu aile ortamı onu olumsuzluğa itmişse o da ailenin kurbanı oluyor.Haddim olmadan çocuk yetiştirme üzerine bu kadar söz söyledim ama ben de bir anne -baba tarafından yetiştirildim ve çevremde böyle bri çok örnek gördüm.Kimseyi yargılamıyorum elbet ama sorguluyorum kendi zihnimde.Sağduyu ve mantığın bu konuda önemli olduğuna inanıyorum.Hatam olduysa afola:-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerçekten de çocuk sahibi olmadan önce bazı kurallar koysan da çocuk olduktan sonra o çok güzel bu kuralları esnetiyor,yumuşatıyor hatta yıkıyor:)
      benim de pekçok kuralım vardı ama anne olmak bana en çok kesin kurallar koymamayı öğretti desem yeri var.çünkü her çocuğun bir genetiği,bir kişiliği var ve kitaplar hepsini kategorize etmede yetersiz-imkansız.dolayısıyla zaman içinde çocuğun gelişimine,karakter yapısına uygun zamanı geldikçe bazı kurallar konulmalı sanırım.
      tabii ki bu demek olmuyor ki tamamen serbest olmalı.bu konuda birsürü kitap okuduğum için anlatacak bir dolu şeyim var ama özetle yazayım:)
      ebeveynler 3 tipte oluyormuş.1.serbest yaklaşımı benimseyenler 2.otoriter yaklaşımı benimseyenler 3.demokratik yaklaşımı benimseyenler.senin de bahsettiğin bu aileler sanırım serbest yaklaşımı benimseyen gruba giriyor.çünkü belli bir kültüre sahip,kendini yetiştirmiş,okuyan ebeveynler bizim de büyüme çağımızda yeni başlayan şu serbest akımı benimsemiş.otoriter yaklaşımın kötülendiği,eski bir düşünce tarzı olduğu vs. gibi sebeplerle serbestlik popüler olmaya başlamış bir akım.ancak bunun da aynı otoriter tavır gibi bazı olumsuz sonuçları oluyor sen de gayet güzel açıklamışsın zaten.şu sıralarda artık bu bahsettiğim her iki tarzın yanlışlıkları görülerek demokratik bir tarz oluşturulmuş durumda ve doğrusunun bu olduğu söyleniyor.ayrıntılarına girecek olursan çok da mantıklı geliyor.ama uygulaması da bir hayli zor.çünkü ailelerimizden gördüğümüz,alışık olduğumuz bir tarz değil.(genelde)
      buna göre çocuğu belli bir sınır içinde serbest bırakmak gerekiyor.örneğin kış gününde ince giysiler giymek isteyen ve bu konuda problem çıkartan bir çocuk için önüne 2-3 tane kışlık giysi koyuyorsun ve bunlar arasında seçim yapmasını söylüyorsun.illa yazlık giysiyi giymek isterse örneğin o sırada gidilecek bir gezinin iptal edilmesi gerekiyor.(burada ebeveyn kararlılığını gösteriyor)diğer yandan çocuğa 2-3 giysi seçeneği sunarak ebeveynin belirlediği bir sınır içinde çocuğun kendi seçimlerini yapması sağlanıyor.yani hem koruma,hem özgüven zedelenmeden sorun hallediliyor.bilmem anlatabildim mi?:)
      diyeceksin ki sen yapabiliyor musun?yapmak için çaba harcıyorum ama her zaman bu kadar kolay olmuyor tabii.elimden geldiğince istikrarlı olmaya çalışıyorum.birşeye bugün evet yarın hayır dememeye çalışıyorum.kilit kelimelerden biri de istikrar yani:)
      ayrıca herşey bir yana anne ol ya da olma evrensel bir doğru daha var ki o da "içgüdülerimiz".konusunda uzman bir doktor birçok kitap yazmış,çizmiş ama hepsinde söylediği ortak şey "sıkıştığınız,ne yapacağınızı bilemediğiniz noktada içgüdülerinize kulak verin" der.annelik içgüdüsü yanıltmaz çünkü.Allahın verdiği en güzel pusula.dolayısıyla hata değil söylediklerin.elbette düşünen,sorgulayan bir beynin ve doğanın sana verdiği annelik içgüdülerinin sonucu bu yazdıkların ve özünde haklısın:)

      Sil

Bakma bir sırrım var dediğime.İki kişinin bildiği sır değil,iki kişinin bindiği tır değilmiş:p%&+
Velhasıl,gönlünden geldiği gibi yaz,yaz,yaz..bir kenara yaz bütün sözlerimi,unutursam çık karşıma göster kendini:p(%^^+&

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...