Uyarı: Batıl inançlar ile dalga geçenleri dinlemenin/okumanın uğursuzluk getireceğine inanıyorsanız aşağıdaki yazıyı okumadan başka bir sayfaya geçiniz:)
Doğum yaptıktan sonra ilk 40 gün kayınvalidem hergün bize geldi.Bilen bilir,bilmeyenler* için doğumdan sonraki ilk 40 gün lohusalık dönemidir.Tıbbi kısmı atlıyorum ama bu sürede anne çok hassastır.Büyük bir kısmı umutsuzluğa kapılır,hem mutlu hem mutsuzdur,ağlama krizleri gelir,kendini yetersiz hisseder; bazılarında bu durum şiddetlidir ve aylarca devam eder. (bknz: doğum sonrası depresyon)
Neyse, bu kısa bilgilendirmeden sonra "neden bahsediyorsun sen?" diyebilirsiniz ama bağlıycam biryere:)
Ben de bu durumları bizzat yaşamış biri olarak o dönemde kayınvalidemin ve eşlik eden hormonların beni nasıl ruh hastası haline getirdiğini anlatmaya çalışacağım.
Çocukla ilgili zaten ultra-über hassas olan ben çocuğuma "annenin nazarı çok değer" batıl inancı ile sevgimi gösteremiyordum.Onu öpmem,koklamam yasaktı.Söz dinlemeyip öpüyorsam ya da sevgi sözcükleri sarfediyorsam da hemen ardından "yere bakmam" gerekirdi.Kayınvalidem yere bakmanın nazarı azaltacağına inanırdı.Hele hele ayaklarını; hala daha öpmemize izin vermez.Bunun sebebi de ayaklarının öpülmesi durumunda küçük kalacağı korkusu!
Emzirirken memenin aniden çekilmesi ile bebeğin damağının düşeceği -bununla ilgili korkunç bir de uydurma hikaye vardı ya unuttum gitti- ,bebeği dik tutarsak eğesinin kaçacağını söylerdi.(Düşük damak ya da kaçık eğe henüz hiçbir tıp literatürüne girmedi ama doktorlar büyüklerden daha mı iyi bilecek canım?!)
Sütümü sağıp bu sütle bebeğin yüzünü yıkamamı isterdi bir de.Bunun altında her zaman sütümün yeterli olmadığı,az geldiği gibi birtakım suçlamaların olma ihtimali de yüksekti tabii:)
İlk zamanlar göğüs uçları yara olduğu için biraz acılı geçer emzirmeler.Bebek doğru şekilde kavradığı anda acı da geçer ama tabii o ana kadar anne için gözyaşartıcı,oturduğu koltuğu tekmeleyeci,yanak içlerini ısırtıcı bir süreçtir.Söz konusu acı karşısında verilen bu tepkilere de kayınvalidemin tepkileri "aman yapma öyle,sütün kaçar" olurdu.Yani acı çektiğini belli edersen sütün gelmez inancı!
Bir de tabii 45 derece sıcakta doğsa bile "sineğin kanadından yel alır" inanışı ile bebeği sarıp sarmalamak vardı.Bu sebeple oğlum ateşlendi üstelik.(Yeri gelmişken yazayım.Oda sıcaklığı 27-28 derece olacak ve direkt üstüne hava üflemeyecek şekilde bebekli evde klima çalıştırılabilir.Tabii oda bol ve sık havalandırılmalı,
klima bakımı yapılmış olmalı vs.)
Yeni doğan sarılığı denen bir durum var ki bu durumda bebeğin üzerine mutlaka sarı renk giysi giydirilmeli,örtü örtülmeliydi.Sarılık hastalığının sarı renkle kovulabileceğine inanılan bir batıllık.Kayınvalidem bunun için özel sarı bir bez hazırladı,gel de kullanma:)!
Bebek susuz kalmasın su içirelim,düşen göbek bağını 40'ı çıkmadan cami avlusuna gömelim bla bla bla...
Bebeğin tırnaklarının bu süre içinde kesilmemesi de gerekiyordu.İlk 40 gün tırnak kesilmez,dışarı çıkılmaz!
Ben 1 hafta sonra doktora gitmek için,20 gün sonraysa gezmek için çıktım.Tırnaklarını hadi kesmeyeyim dedim ama sıcakta eldiven de çocuğa işkence ve dünyayla tek bağlantısı o ellerle sağlayabileceği dokunma hissi diye beklemedim,10 gün sonra onları da kestim.
Son olarak da pek tabi ki meşhurrr 40 yıkaması...40 çakıl ,saç tokası-firkete-,para,ekmek,soğan kabuğu gibi büyü malzemeleri su dolu leğene konur.40 gün hiç dışarı çıkmamış çocuk(!) bu suyla yıkanır,gusül abdesti aldırılır.2 rekat da namaz kıldır çocuğa demesini bekledim ama henüz o boyuta ulaşamadı sanırım,bu kadarla yetindi:)
"Tuzlayayım da kokmasın" diye bir deyim duyduysanız bu da muhtemelen yukarıdaki batıl inançların bazıları gibi şaman adetlerinin günümüze kadar taşınmış hallerinden kalmadır.Çünkü bebek banyodan sonra tuzlanmalıydı ki ilerideki hayatında fazla terlemesin,kokmasın!
40 gün çıkar ama huy çıkmaz tabi ki.Şimdilerde moda batıl inancımız oğluşun yatış şekliyle alakalı.Bizimki büyüdükçe yüzükoyun yatmayı sever oldu ama babannesi ısrarla çevirmemi istiyor.Yüzükoyun yatmak iyi değilmiş!
"Oyy içim bayıldı" diyorsanız bir de kayınvalidemle bir 40 gün geçirin derim:)
Emzirirken memenin aniden çekilmesi ile bebeğin damağının düşeceği -bununla ilgili korkunç bir de uydurma hikaye vardı ya unuttum gitti- ,bebeği dik tutarsak eğesinin kaçacağını söylerdi.(Düşük damak ya da kaçık eğe henüz hiçbir tıp literatürüne girmedi ama doktorlar büyüklerden daha mı iyi bilecek canım?!)
Sütümü sağıp bu sütle bebeğin yüzünü yıkamamı isterdi bir de.Bunun altında her zaman sütümün yeterli olmadığı,az geldiği gibi birtakım suçlamaların olma ihtimali de yüksekti tabii:)
İlk zamanlar göğüs uçları yara olduğu için biraz acılı geçer emzirmeler.Bebek doğru şekilde kavradığı anda acı da geçer ama tabii o ana kadar anne için gözyaşartıcı,oturduğu koltuğu tekmeleyeci,yanak içlerini ısırtıcı bir süreçtir.Söz konusu acı karşısında verilen bu tepkilere de kayınvalidemin tepkileri "aman yapma öyle,sütün kaçar" olurdu.Yani acı çektiğini belli edersen sütün gelmez inancı!
Bir de tabii 45 derece sıcakta doğsa bile "sineğin kanadından yel alır" inanışı ile bebeği sarıp sarmalamak vardı.Bu sebeple oğlum ateşlendi üstelik.(Yeri gelmişken yazayım.Oda sıcaklığı 27-28 derece olacak ve direkt üstüne hava üflemeyecek şekilde bebekli evde klima çalıştırılabilir.Tabii oda bol ve sık havalandırılmalı,
klima bakımı yapılmış olmalı vs.)
Yeni doğan sarılığı denen bir durum var ki bu durumda bebeğin üzerine mutlaka sarı renk giysi giydirilmeli,örtü örtülmeliydi.Sarılık hastalığının sarı renkle kovulabileceğine inanılan bir batıllık.Kayınvalidem bunun için özel sarı bir bez hazırladı,gel de kullanma:)!
Bebeğin tırnaklarının bu süre içinde kesilmemesi de gerekiyordu.İlk 40 gün tırnak kesilmez,dışarı çıkılmaz!
Ben 1 hafta sonra doktora gitmek için,20 gün sonraysa gezmek için çıktım.Tırnaklarını hadi kesmeyeyim dedim ama sıcakta eldiven de çocuğa işkence ve dünyayla tek bağlantısı o ellerle sağlayabileceği dokunma hissi diye beklemedim,10 gün sonra onları da kestim.
Son olarak da pek tabi ki meşhurrr 40 yıkaması...40 çakıl ,saç tokası-firkete-,para,ekmek,soğan kabuğu gibi büyü malzemeleri su dolu leğene konur.40 gün hiç dışarı çıkmamış çocuk(!) bu suyla yıkanır,gusül abdesti aldırılır.2 rekat da namaz kıldır çocuğa demesini bekledim ama henüz o boyuta ulaşamadı sanırım,bu kadarla yetindi:)
40 gün çıkar ama huy çıkmaz tabi ki.Şimdilerde moda batıl inancımız oğluşun yatış şekliyle alakalı.Bizimki büyüdükçe yüzükoyun yatmayı sever oldu ama babannesi ısrarla çevirmemi istiyor.Yüzükoyun yatmak iyi değilmiş!
"Oyy içim bayıldı" diyorsanız bir de kayınvalidemle bir 40 gün geçirin derim:)
Yukarıda yazanların bazı tıbbi açıklamaları olabilir ancak bir bilim insanı olarak her "yapılmaz "denen şey karşısında "neden" sorusunu sorma ihtiyacı hisseden ben, mantıklı bir açıklama alamadığım/arayıp bulamadığım sürece hepsini batıl inanç olarak nitelendiririm.Kaldı ki yaptım da ne değişti diye sorarım aksini iddia edenlere:)Neden sorusundan korkanlardan da daha çok korkarım...
*hiç doğum yapmamışlar,yapma ihtimali olmayanlar,yapmış ama benim gibilere uzaylı gibi bakan şanslılar
Not: Kayınvalidemi seviyorum,yanlış anlaşılmasın:)
*hiç doğum yapmamışlar,yapma ihtimali olmayanlar,yapmış ama benim gibilere uzaylı gibi bakan şanslılar
Not: Kayınvalidemi seviyorum,yanlış anlaşılmasın:)
:) Okurken keyifle okunan ama içinde yaşarken insanı çıldırtan adetlerimiz :)) Benim de anlamadığım şu bebekler konusunda şöyle bir nokta var ki; Bebekken senin de dediğin gibi sinek kanadından sakınılan bebek, azıcık palazlandı mı sokağa salınıveriyor ve ondan sonrası saldım çayıra mevlam kayıra kıvamında. Yani ben beklerdim ki bebekken üzerine titrenen yavrular bir ömür boyu o ihtimamla büyüse keşke :)))
YanıtlaSilÇocuk sahibi olmak üzerinde düşünülmesi,planlanması gereken birşey.Rızkını allah verir,bi doğsun nasılsa büyür diye düşünülemeyecek bu durum tersi hallerde dediğin gibi kendi haline bırakılıyor ve maalesef ne kendine,ne ailesine, ne de bir başkasına hayrı olmayan nesiller çıkıyor ortaya:(
YanıtlaSilha ha ha zor günlermiş.
YanıtlaSil:)
yaşamak lazım deeptone:)
YanıtlaSilanlayabiliyorum o günleri hissedebildim.
YanıtlaSil:)
cok ılgınc adetler bıde bu 40 gun mu lohusalık donemınde mıydı supurge konuluyormus bıde bıseyler gozukurmus dıye bılıyorum ve yasayanlarda yanı anlattıklarından duydum.
YanıtlaSilbu arada mımledım senı ama suna ınankı benım annemle senın kayınvalıden bu saman adetlerınde kesınlıkle yarısırlar:D
annenin bir gelini olacaksa günün birinde allah yardımcısı olsun öyleyse biricit:))
YanıtlaSilmim'e bakıyorum hemen;)
:) Herkesin vardır batıl inançları ama ya. Kayınvalideler birtanedir candır
YanıtlaSilGörüşmek üzere
http://www.bakbuharika.blogspot.com
http://www.facebook.com/harikadekorasyon
ahahaa,biri kayınvalide mi olacak acaba follow me?:))
YanıtlaSilçok güzel bir yazı gerçekten sağol.Bazıları bildiklerim bazıları ise ilk defa duyduklarım.Bana hep yatmam söylenmişti ortada yürürken görünürsem nazar değer diye:)Birde Lohusa 40 gün yalnız bırakılmazmış annem ve eşimin babaannesi bizdeydi birkaç gün ve sürekli benim doğuma gitmeden temizlettiğim evi doğumdan sonra iki gün geçmesine rağmen sürekli temizliyorlardı benide afaganlar basmıştı bende siz böyle 40 gün burada beklyeip temizlik yaparsanız sürekli kafayı yerim herkes evine demiştim:)
YanıtlaSilaynen dediğin gibi Derya,insana, o evin içinde devamlı koşuşturup (aslında) yardım etmeye çalışan insanların varlığı bile afaganlar basmasına yetiyor.değişik bir ruh hali zaten.bir de üzerine böyle güzellikler (!) eklenince tadından yenmiyor:))
YanıtlaSilSamimiyetinize bayildim,galiba bunlari kayinvalide okumuyor. heimizin cektiklerini dile getirmek cok cesurca geldi.
YanıtlaSilteşekkür ederim ıhlamurcum.tabi ki okumuyor yoksa nasıl yazılır böyle rahatça?:)
YanıtlaSilben de herkesin benzer şeyler yaşadığını tahmin ediyorum.duygulara tercüman olduysam ne mutlu bana:)
bekar bir kulunuz olarak söylüyorum ,azıcık tırstım yani:-))ama ne güzel bir hoşgörüye sahipsin ki kayınvalideni olduğu gibi kabul etmişsin.İnan,bunu yapan tahammülsüz insan o kadar çok ki..Şahsen benim başıma gelse ne yapardım inan bilmiyorum...Zor geçmiş ama geçmiş be değil mi..geriye bakınca sana tatlı bir gülümseme kalıyor:-))
YanıtlaSilahahaa:))üzgünüm seni korkuttuysam.
Silzaman herşeyin ilacı diye boşa mı deniyor?zamanla alışıyorsun,kanıksıyorsun,önemsizleştiriyorsun,boşveriyorsun en son da gülüp geçiyorsun:)
Size Allahtan sabır dilemekten başka yapabileceğim birşey yok :)
YanıtlaSilahh ah,teşekkürler:)
Silkendi lohusalığıma döndüm bir an.. bir de lohusa depresyonuuna inanmayanlar var.. biz de doğurduk.. görmedik öyle bir şey cümlesi takip ediyor bu durumu..lohusalıkta cinnet geçirmediğime hala şaşarım....
YanıtlaSilAynen öyle Emine,yazıda da belirtmişim ya bazıları gerçekten şanslı çok hafif atlatıyorlar ama bizim gibi bazılarıysa çevre faktörlerin de etkisiyle zorlanıyorlar.çekmeyen anlamaz tabi ki,biz anlarızı birbirimizi di mi ya?:)
Sil