Dün oğlumla çocuk parkında oynarken bir bağırış sesi duyduk.Salıncakların başında bir kadın ve bir adam tartışıyorlardı.Kadın çocuğuna sarılmış"ama bu çocuğun günahı ne?yazık değil mi çocuğa?ne biçim adamsın?" derken adam da kendi çocuğunu salıncağa yerleştirmeye çalışarak "sen de çocuğuna sahip çık,yüzünü gözünü kapatmayı biliyorsun ya, konuşturma beni" diye karşılık veriyordu.Anlaşılan çocuklar bir sebepten-muhtemelen salıncağa kim binecek? sebebiyle-kavga etmişler,büyükler de bu kavgaya taraf olmuşlardı .Adam çok büyük bir öfke içinde daha fazla parkta durmadı ve gitti.Ama giderken bağırarak kadına hakaretler savurdu.Bu hakaretler de anneliği ya da çocuğu hakkında değil kadının görünümü ile ilgiliydi.Evet,kadın kara çarşaflıydı ve sadece gözleri görünüyordu.Hatta oğlum da böyle biriyle ilk kez karşılaştığı için olsa gerek ilk gördüğünde kadının karşısında durup uzun uzun incelemişti.Ben oğlumun peşinde koşturduğum için olaya müdahil olamadım ama çocukların kavga sebebini bilmememe ve kadınla çok farklı hayat görüşlerine sahip olmama rağmen önce bir insan,sonra bir anne olarak kadının şu sözlerine hak vermemek mümkün değildi:
"ama bu çocuğun günahı ne?"
Bu olay bana lise 1. sınıftaki fizik öğretmenimle yaşadıklarımı hatırlattı.Kadın son derece bilgili bir fizikçi olmasına rağmen(sonradan ODTÜ mezunu olduğunu bile öğrendim.) öğretmenlik vasıflarına pek fazla sahip olmaması sebebiyle öğrencilerin saygı duymadıkları(saçlarını boyatıp sınıfa ilk girdiğinde "eşeğe altın semer takmışsın yine eşek kalmış" diyecek kadar),dersinde her türlü haşarılığı ve aşırılığı yaptıkları biriydi.Benim de en haşarı olduğum o yıl kadının dersini hiç dinlemez ve bunu da saklama gereği duymazdım.Hatta aleni bir şekilde kadın sırtını döndüğü anda sırf sınıftaki uğultu daha da artsın diye elimizi hoparlör yapıp "lülülülülü" diye bağırırdık.Bir süre sonra o da bizi susturmaya çalışmaktan vazgeçti,sessizce dersini anlatıp gitmeyi tercih eder oldu.Ama bu arada taş olsa çatlar hesabı arada bir "sessiz olun,susun" diye sesini yükseltiyor( sesini yükseltiyor diyorum çünkü bağırıyor denilemeyecek kadar pasifti) ve belli bir-iki kişinin ismini telaffuz ediyordu.Bu bir-iki kişinin biri de bendim.Adımı ezberlemiş gibi her uğultuda "ebru sus"derdi.Halbuki o sırada sınıf toz-dumandı ama sanki bütün gürültüyü ben yapıyormuşum gibi hissettirirdi bana.
Durum böyleyken tabii ki sınavlar da kötü geçiyordu ve fizik dersini anlamamaya,sevmemeye başladım.en çok da öğretmeni sevmiyordum.Her akşam evde anneme şikayet ederdim şöyle beceriksiz,böyle başarısız diye.Annemle birlikte kardeşim de bu konuşmalara kulak misafiri olurdu.O sırada erkek kardeşim ve bu öğretmenin kızı aynı anaokuluna gidiyorlardı.Meğerse kardeşim ben evde her şikayet edişimde içten içe kadına bilenirmiş.Bir gün okuldan eve geldi ve "bugün (öğretmenin kızını işaret ederek) onu dövdüm.Duvara sıkıştırdım ve senin annen benim ablama niye 5 pekiyi vermiyor diyerek saçını çektim" dedi.Ben gülsem mi ağlasam mı bilemedim.Kardeşimin bu korumacı tavrı gururumu çok okşamış olsa da haddini biraz aşmış bir durum sözkonusuydu ama kulağımın üzerine yatmaya karar verdim.
Derken karne zamanı yaklaştı.Benim fizik notlarım oldukça düşüktü,öyle ki bırakın takdir-teşekkür almayı, ilk kez sınıfta kalma ihtimalim vardı.Kara kara ne yapacağımı düşünürken yine bir fizik dersinde (artık sene sonu yaklaştığı için ders işlenmeyip serbest geçen bir ders) öğretmen beni masasına çağırdı.Notlarımın geçmeme yetmediğini gösterdi önce ve ardından bana kardeşimin olayından haberdar olduğunu göstermek adına kendi kızının eve nasıl ağlayarak gittğini anlatıp " benim çocuğumun ne günahı var?" diye sordu.Başımdan aşağı kaynar sular döküldüğü,yer yarılsın içine gireyim dediğim dediğim anlardan biriydi bu.Gerçekten de çocuğun hiçbir günahı yoktu ki.Sonra benim mahcubiyetimi ikiye katlayacak bir büyüklük yaptı ve bana kanaat notu kullanıp beni geçireceğini söyledi.Herşeye rağmen..O gün kendisine aylardır duymadığım saygıyı bana olgunluğuyla öğretti.
Bugün kendisi aklıma gelince ilk önce bu olayı sonra da o dönem yaptığımız haylazlıklarla ne kadar çok eğlendiğimizi hatırlıyorum.
Ben de çocuktum aslında,ne günahım olabilirdi ki?
Çarşamba, Mayıs 23, 2012
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Siyasi amaç gütmediği sürece, kimsenin giyimine kuşamına karışmak doğru değil elbette ki. O adamın o şekilde bir hanıma yüklenmesi, o kişinin kendi içinde yenemediği duygu düşünce ve başarısızlığın sonucudur. Aslında teknolojik bir çağda olduğumuzdan olsa gerek, artık saygıyı tamamen yitirmiş durumdayız. Oysa ki,saygının olmadığı yerde sevgi de olmaz. Kim neye isterse ona inanır bu bizi ilgilendirmez, aslolan karşımızdaki insan mı değil mi ona bakmak lazım..
YanıtlaSilSelamlar..
aynen katılıyorum Metin Bey...
YanıtlaSil