Social Icons

Salı, Temmuz 24, 2012

Çirkin psikolog aranıyor ;)


Geçtiğimiz haftasonu eşimle birlikte bir aile danışmanına gittik ilk kez.Oğlum doğduğundan beri birbirimize yabancılaşmamız,genellikle çocuk üzerinden yapılan tartışmalarımız ve son olarak bir tartışma neticesi birbirimize küsmemiz bizi bu noktaya getirdi.Aslında çok ciddi problemlerimiz olduğunu düşünmemekle birlikte iletişim konusunda rehberlik alabilmek için gitmeye karar verdik.Daha önce ben birkaç kez bireysel terapiye gitmiştim.(Kıçımın büyüklüğü tamamen yağmurla alakalıymış :))ahahaaa)Enterasan bir olay tabii bir yabancı ile özel şeylerinizi paylaşmak.(bknz:blog yazmak) Fakat blog yazmaktan farklı olarak burada yüzyüzesiniz,karşınızda profesyonel biri var ve üstüne para veriyorsunuz!:))
Aile danışmanı bayan (kısaca kendisine AD diyelim) çok hoş ve seksi bir hatundu.Açıkcası kendisini ilk kez görüyordum ve daha önce görmüş olsaydım sanırım onu tercih etmezdim.Düşünsenize,karşınızda derin yırtmaçlı bir etek giymiş ve devamlı bacak değiştirmek suretiyle bacak bacak üstüne atan* hoş bir kadın var; siz gözleriniz o bacaklara takılırken,arada bir duygulanıp, gözyaşlarınızı silip,akan burnunuzu çekiştiriyorsunuz!Kabus gibi:) 
Neyse ki sadece 1,5 saat sürdü bu acınası halim.Filmlerde olduğu gibi süremizin dolduğunu bir saat yerine muhtemelen sekreterin çaldırdığı, tek birkez çalan bir telefon haber verdi.Bu ilk seans bizi tanıma seansıydı.Çıkarken elimize bir test verdi evde yapıp bir sonraki seansa götürmek üzere.Dikkatle de tembihledi bizi birbirimize göstermememiz konusunda.Geçtiğimiz hafta eşinden habersiz eşinin cevaplarına bakan bir danışan ikinci seansa gelmeden kıyametleri koparmış."Şiddetli kavgalara sebebiyet verebilir" cinsinden özel sorular var içinde.Ben henüz cevaplamadım ama sorulara bir göz gezdirince eşimin beni suçlayabileceği karşılığında ise benim hık-mık etmeme neden olabilecek pekçok nokta gördüm:) Bu da acaba    şu AD 'na bir daha gitmesek mi diye düşünmeme neden oluyor tabii:)




Ya da ben de AD'na "Şöyle Hanım,psikolog kimliğinizi kullanarak o bacaklarınızı gözümüze sokmak ve bayan danışanlarınızı kıskançlıktan çatlatmak zorunda mısınız?" diye sorsam nasıl olur acaba?












*Temel İçgüdü-Sharon Stone diyorum,başka da birşey demiyorum...

Perşembe, Temmuz 19, 2012

Kursta ilk haftam


Kurs ile ilgili söyleyebilecek keşke birşeyler olsaydı ama içerik yerlerde geziniyor.Teneffüs aralarında birkaç ünlü düşünür ve mucitin özlü sözlerini okuyarak geçiyor dersler.Tam pilav üstü geyik yani...
Haftaya hazırlamam gereken bir ödev var.İş fikrimin bir nevi swot analizini hazırlayacağım.Uygulama kısmı keyifli tabii.Kafamda birşeyler de şekilleniyor bu arada.
Uzun süredir okul,ders vb. şeylerden uzak olduğum için enterasan geliyor tabi.Fırlama öğrenci olasım geliyor.Diğer bayanlar pek bir ağır olunca çok da rahat davranamıyorum ama birkaç fırlama tiple takılp gülüyorum bol bol.
Biri tam bitirim bir tip.Zeytin işi yapacakmış.Halk adamı tarzında.Aydın şivesi tavan yapmış.Tek başına bu bile gülmeme yetiyor.Hayvancılık  yapacak bi kankisi var yanında.
Bir diğeri üniversite sınavına henüz girmiş,sonuçları bekleyen ve tam öğrenci modunda olan biri.Benim gibi herşeye gülesi var.Arkamda oturuyor zaten,o gülüyor, ben gülüyorum.
 Jake Gyllenhaal da bizim sınıfta.Ama bu versiyonu Türkçe öğretmeni.Atanmayı bekliyor.Olmazsa da bilişim üzerine bir iş düşünüyor.(şu an yarından sonra oynuyor tvde,kendisi de bu filmde başrollerden birinde)
Bir network ağında pazarlama müdürü olan bir bayan var.Cafe açacakmış.En dobra öğrenci seçtim onu.Lafını sakınmıyor.Derslerin geyik geçmesinden açıkça şikayet ettiği için tuttum kendisini:)
İki çift var ayrıca.Bir karı-koca,bir de öğrenci sevgililer.Öğrenci olanlar yaz tatilinde birlikte olabilelim diye gelmişler belli ki.Karı-koca olanlar aktar açacakmış.
Bir kız var,kulağında kulaklık,devamlı müzik dinliyor.Garip bir tip.Kendi kendine espri yapıyor ama ne dediği anlaşılmadığı için herkes birbirine bakıyor anlamsızca.1,5 ayda 14 kilo vermiş,dukan diyetiyle.Hala da vereceği 17 kilo varmış.Öğle yemeğinde hoca köfte-ekmek siparişi verecekti,ona da sordu yer misin diye.Kızın yanıtı "Dukanda köfte-ekmek diye bir öğün yok" oldu.İçimden güldüm ama hepsi o işte:)
Bir başka kız var,kuaför açacakmış.Ufak tefek,minicik bir çıtır.Utangaç mı,çekingen mi bilemedim.Hiç konuşmuyor,sesini sadece hoca ne iş yapmak istiyorsun diye sorunca duydum o kadar.
Bir tanesi çok heyecanlı bir tip.Zaten sınav gününden hatırlıyorum.Annesiyle gelmişti ve üniversite sınavına girecekmiş gibi annesine iş fikriyle ilgili ezber tekrarı yapıyordu:)O da hayvancılık yapacakmış.
Her sınıfta olduğu gibi burada da bir tane gerekli gereksiz,yüksek sesle konuşan bir öğrenci var.Dikiş-nakış üzerine işyeri açacak bir kadın.Her konuda konuşuyor,çok konuşuyor,offf.
Onun yanında kanımın en çok kaynadığı Hafize abla var.Büyük beden giyim mağazası istiyor.Tam anne,her türlü güven yani o derece.
En dikkat çekici olanlar bunlar.
Ben mi?Bilmem,onlara sormak lazım...



Pazartesi, Temmuz 16, 2012

Girişimci anne kolları sıvıyor!

Uzun bir süredir ne yapacağını bilmez halde herşeyden biraz yapmaya çalışan,bu arada da beyni devamlı yeni fikirler üreten ben artık sadece düşünmekle kalmıyorum ve uygulamaya geçiyorum.
Düt düdüü dürüdürü düt düdüüü (Burada kulağımıza borazan sesleri gelir.)



Girişimci mi doğulur,sonradan mı olunur?
Bilemem ama ben oğlum doğduğundan beri eve kapanmaktan şikayet ederdim.Bütün enerjimi çocuğuma ve evime harcamak güzel olsa da bir süre sonra sıkıcı ve kendini işe yaramaz hissettiren bir duygu gelişiyor.Ancak çalışmayi istemek demek hemen iş bulmak anlamına da gelmediği için uzunca bir arayış sürem oldu.Maaşı iyi olanlar bu maaşın hakkını istiyor (yani uzun çalışma saatleri ve günleri),diğerleriyse oğlumun kreş masrafını ancak çıkartıyordu.Ben herşeye rağmen tam çalışmaya karar verdiğim anlarda ise oğlumu kreşe ya da bir bakıcıya bırakmak fikri beni caydırıyordu.Biraz pinpirikli ve kuralları olan bir anneyim, bu da işimi her noktada zorlaştırıyor.
İster istemez bu süreçte kendi işinin sahibi olma fikri insanın aklına giriyor.Eminim herkes bunu zaman zaman düşünür,hayal kurar.Benim içinse iş-ev-çocuk üçlemesinde herhangi bir gelişme olmadığı sürece bu durum ciddi ciddi beynimi meşgul etmeye başladı.Projeler hazırladım tamamen amatörce.Bazı yerlerle görüştüm franchising almak için.Fakat olmayınca olmuyor ya da herşeyin bir zamanı var ya da kısmet ; ne derseniz deyin.
Sonunda bir iş yapacaksam önce bu işi yapabileceğime kocamı ikna etmem gerektiğini farkettim.
-İyi bir iş fikri bul,gerçekten iyi olduğuna ikna et.
-Pazar araştırmasını yap,hazır donelerle karşısına geç.
-Muhtemel başarısızlık riskleri için alternatif planlar oluştur,soru işaretlerini bertaraf et.
-Benim bu işi altından kalkabileceğime inandır,hevesli ol,motivasyonunu kaybetme!
Hepsini birşekilde yapmama rağmen son aşamada başarılı olamadığımı görünce de bu konudaki isteğimi belgelendirmeye karar verdim.

Kosgeb'le tanışalım
Bunun için Kosgeb ile görüştüm.Hani şu geri ödemesiz 27.000,faizsiz geri ödemeli 70.000 tl kredi veren ve girişimcileri destekleyen kuruluş:)Kulağa(ya da göze) ne kadar hoş geliyor di mi?Ama maalesef madalyonun diğer yüzü pek öyle değil.Kimse kimseye "al şu parayı git kendine tutup tutmayacağı belli olmayan,hatta bu parayı işe yatırıp yatırmayacağın belli olmayan bir işe yatır." demiyor.Cebinde parası olan kişi gidip işini kuruyor.Bu arada projesini hazırlayıp, harcamalarını faturalandırıp Kosgeb'e götürüyor.Ortalama 3 kez geri gönderilen proje üzerinde gerekli düzeltme/eklemeler yapılıp geri gönderiliyor.Bu noktada da bir iş alanı gelişmiş.Proje hazırlayan danışmanlık şirketleri.Onlar artık birer profesyonel ve projeninizin kabul edilme olasılığını arttırıyorlar ve sizi uzun ve yorucu bir hazırlık sürecinden kurtarıyorlar.Maliyetleri konusunda kimileri 800 tl'den,kimileri 2000 tl'den bahsediyor.Bu süre sonunda proje kabul edilirse belirlenmiş bazı kalemlerde faturaların belirli bir miktarı size geri ödeniyor.(Danışmanlık şirketine ödediğiniz paranın da bir kısmı dahil)Yani önce harcayıp,sonra bir miktarını geri alıyorsunuz.Ticaret yapmayı düşünen biri için havadan gelecek 3-5 lira bile çok kıymetli olacağından bu bile çok cazip gelebilir.Bu noktada çıkabilecek muhtemel problemlerse Kosgeb'e güvenerek hareket etmekte yatıyor.Çünkü bütçeleri kapalı olduğunda ödemeleri geciktirebiliyorlar,ödenir denilen miktarın altında ödemeler yapılıyor vs.Bunlar benim internette araştırıp,alan kişilerle birebir yaptığım görüşmelerden edindiğim bilgiler.İşin aslını içine girdikçe öğreneceğiz.

Fikrim geldi ama nereden başlayacağım?
İşin aslına girebilmek için de önce işkur'a gidip işsizlik kaydınızı yaptırmanız gerekiyor.İşkur ve Kosgeb'in ortak çalışmaları olan bir Girişimcilik Kursu var.Bu kursu İşkur kendi belirlediği zamanlarda açıyor.Size bir sınav tarihi veriyorlar.O tarihte gidip yazılı sınava giriyorsunuz.Sınav test usulü."Bir davete katılsanız nasıl davranırsınız?a.davete katılmam. b.insanlarla sohbet ederim...." gibi sizin genel kişilik özelliklerinizi tanımaya yönelik ve "bir işte başarılı olmak için hangisi önemsizdir?a.bilgi .....d.ben başarısız olmam" gibi iş hayatına ne kadar hazır olduğunuzu tespit etmeye yönelik sorular var.Size 20 dak. süre veriyorlar ama okumanızda herhangi bir zorluk yoksa ve iyi-kötü biraz iş dünyası hakkında fikre sahipseniz zaten kolaylıkla 10 dakikada cevaplıyorsunuz.Sorulara verdiğiniz yanıtlarla bir puanlama yapılıyor ve ilk 25-50 veya katılanların sayısı doğrultusunda bir sayıda kişi kursu almaya hak kazanıyor.Kurs süresini onlar belirliyor.Kursda devamsızlık hakkınız yok.Ama zaten pek ciddi bir durum da yok.(Hocanın kendi itirafıdır.)Amaç size kursta birşeyler öğretip sizi hazırlamak değil,elinizde sertifika bulunmasını sağlamak.Diyeceksiniz ki para mı veriliyor?Hayır,hatta üstüne her ders günü için 20 tl harcırah alıyorsunuz ve kurs süresince sağlık sigortasından faydalanabiliyorsunuz.


Ben şu ana kadar bahsettiğim süreçlerden geçtim ve bugün itibariyle kursa başladım.Yaklaşık 80 kişi başvuru yapmıştı,ilk 25 kişi kursa alındı.Haftada 3 gün olmak üzere toplam 11 gün sürecek.


Pek yakında
Kurs ile ilgili izlenimler.
Kursiyerlerle ilgili anektodlar.


Beni çok güzel günler bekliyor.Hayallerim gerçek olacak,az kaldı;)



Cumartesi, Temmuz 14, 2012

Ev hanımın yaz mutfağı günlüğü

Bugün beni gülümseten bir karikatür gördüm günün anlam ve önemini anlatan:

-Sızlanmayın uleeennn mevsim normalleri diye birşey var!

Gerçekten de havalar öyle sıcak ki,kliması olmayanlar geliyor aklıma ve şükrediyorum.Bu sıcakta insan katil bile olur töbe töbe..
Hal böyleyken insanın canı da ne yemek yemek istiyor ne de yapmak.Hep şöyle serin birşeyler arayışında oluyoruz.Karpuz,peynirle de çocuk büyümeyeceğine göre ister istemez evde yemek yapılıyor tabi ki.
Ben de bugün serin bir yaz yemeği olan şakşuka yapayım dedim.Aslında bir meze ama biz kızartma benzeri olduğu için gayet yemek olarak tüketebiliyoruz.Kızartmadan farkı da hem şekli hem de sosunun muhteviyatı.

patlıcan,biber ve patatesler 
                                      Tüm sebzeler ufak ufak, küp şeklinde doğranır ve kızartılır.

domates sos
Sos için domatesler rendelenir(üşenmezseniz kabuklarını soyup onları da küp küp doğrayınız).Soğanlar ve sarımsaklar ince kıyılıp az zeytinyağında kokuları çıkıncaya kadar kavrulur.Domates rendesi eklenir.Asıl püf noktası burada başlıyor.İçine az bir miktar sirke,şeker ve tabi ki tuz ekleyeceğiz.
Sosu tüm sebzelerin üzerine döküyoruz neticede.

mavi tabaktaki kalıp diğeri yenecek :)

Fazla ekmek tükettirmesi dışında harika bir yaz yemeği:)

Şakşuka deyince de fazla yaratıcı olmayacak biliyorum ama aklıma ilk gelen budur:
-Şakşukaaa şakşukaaa şakşukaaa şaka da şuka ........



Hazır sırtımdan terler boşanırken ve mutfakta baygınlık geçirmemişken bari bahçemizin yumuşamış organik domateslerini rendeleyip şişeleyeyim ve kışa hazırlık yapayım dedim.

3-4 kilo domates var burada sanıyorum
Aa o da ne?Acı biberler de pörsümeye mi başlamış?Hemen acı sosa da girişeyim bari!

aşırı ışıkla pörsüklüğü giderilmiş sebzeler:)
Acı sos:
2-3 patlıcan 
7-8 acı biber
6-7 domates rendesi
bol sarımsak
sirke
zeytinyağı
maydanoz
dereotu
nane
fesleğen
kereviz yaprağı (kıştan kuruttuğum)

Patlıcanlar közlenir.

bu haliyle bile yenir mmmm
           Biberler,yeşillikler,patlıcan,hafif kavrulmuş domates rendesi ve
               sarımsak rondodan geçirilir.
                                      



Yeşillik koymazsanız rengi kırmızı olur ki bu tercihe bağlı.Lezzeti de değişecektir elbette.

Domates ve acı soslarım

İşte şişe domates rendesini çorbalarda,yemeklerde kısacası kışın tüm yemeklerde kullanmak üzere dolaba kaldırdım.
Acı soslarım da yine ekmeğe sürmek üzere veya kısırın yanında,et yemeklerinde,makarnalarda acı seven biz ailesine hizmet edecek.
Kavanozlara bir miktar zeytinyağı eklemeyi de unutmayalım ki ağzımızın suyu boşa akmış olmasın,soslar köpürmesin.

Eee sırada daha turşular var .O zamana kadar biraz serinleyelim bari...







Perşembe, Temmuz 12, 2012

Kazançlı bir alışveriş-reklam değil!!!

"Sanal dostum döndü"adlı yazımda okumak istediğim kitaplardan bahsetmiştim.Dün D&R'da dolaşırken bunlara bir yenisi daha eklendi.Kabaca bir hesap yaptım ve tam tatil zamanı tüm bu kitaplara para harcamak biraz bütçemizi zorlayacak gibi göründü.Derken bir fikir kadını olarak, bloglarında çekilişle kitap dağıtan arkadaşlardan da ilham alarak, son dönemde okumayı istediğim kitapları maddi değerlerinin çok daha üstünde bir hediye pakediyle değiştokuş etmeyi kabul edecek birilerini bulma fikri canlandı zihnimde.Cümle çok uzun oldu kabul.Kısaltayım:Aşağıda yer alan hediye paketlerini yine aşağıda belirteceğim kitaplarla değiştokuş edeceğim.Elinizde bu kitaplar varsa kütüphanenizde bekleyeceğine karşılığında Avon'un parfüm,yüz kremi,vücut kremi,saç bakım ürünleri,el-ayak bakım ürünlerinden oluşan paketlerine sahip olarak bana kargo yapabilirsiniz.

Paket 1

Christian Lacroix Rouge EDP
Christian Lacroix Rouge Vücut losyonu
Avon bronze Aftersun Cooling lotion spray
Footworks triple duty cream






Paket 2

A new clinical advanced wrinkle corrector(Kırışıklık giderici)
A new clinical Bohylurox içeren yoğun kırışıklık serumu
A new clinical eyelift(göz kremi)
Footworks watermelon cooling foot lotion







Paket 3


Advance Techniques Güneş sonrası saç bakım kremi
Skin so soft Satinglow günlük vücut nemlendiricisi
Planet Spa massaging body lotion(masaj losyonu)
Avon solutions hydra radiance nemlendirici gece kremi








Paket 4


Skin so soft cooling gel moisturiser(serinletici vücut nemlendiricisi)
Advance Techniques boyalı saçlar için saç rengini koruyucu krem
Planet spa parafinli el ve ayak kremi
A new clinical selülit görünümünü düzgünleştiren 3 etkili lazer krem







Paket 5


Planet spa gece uygulanan vücut losyonu
Planet spa üzüm çekirdeği özlü ayak peelingi
Skin so soft sıkılaştırıcı duş jeli
Tomorrow for him traş sonrası nemlendirici










Kitap Listesi


1.Sappique                                                                 Catherine Fisher
2.Sisle Gelen Yolcu                                                     J.C.Grange
3.Kulüp 1000                                                              Kevin Guilfoile
4.Gözlerini Sımsıkı Kapat                                             John Verdon
5.Kinyas ve Kayra                                                       Hakan Günday
6.Sultanı öldürmek                                                       Ahmet Ümit
7.Küçük mucizeler dükkanı + Bir yumak mutluluk         Debbie Macomber


Şimdi yapmanız gereken şu:
İstediğiniz pakedi/paketleri numarasıyla yazıyorsunuz.Karşılığında verebileceğiniz kitabı/kitapları numarasıyla belirtiyorsunuz.Listedeki kitaplar tükendiğinde paketler de tükenmiş olacak.


Bir rica:
Hiçbirşey alıp-vermek istemiyorsanız da en azından birilerine duyurunuz ki faydalanmak isteyenlerle buluşalım.


Not: Paket 1 ve Paket 2  iki(2) kitap değerindedir:)
        Kargo bedeli size aittir.
        İlk talip olan kazanır.


Bol kazançlar hepimize.




Çarşamba, Temmuz 11, 2012

Mobbing'zedenin intikamı!

Hiç birinden gerçek anlamda nefret edip onu hayatınızdan çıkardığınız oldu mu?

Benim olmadı.

Hayatımda tek bir kişiden gerçek anlamda nefret ettim , ortak hayatımızı ona bıraktım ve ben o hayattan çıktım.



Aynı işyerinde benzer posizyonda çalıştığım bir hemcinsimdi bu.Pozisyon benzerliği yaptığımız işin aynı oluşundan,farklılığı müşteri portföyümüzün farklılığından kaynaklanıyordu.O deneyimi nedeniyle bir üst segmentteki müşterilere danışmanlık yaparken ben yeni girdiğim bu iş ve sektörde daha düşük gelirli müşterilere danışmanlık yapıyordum.

Aynı bölgede 4 bayandık.Birisi ofis çalışanı olmak üzere diğer üçümüz sabah ve akşamları ofiste biraraya gelip gün içinde bireysel çalışıyorduk.İlk zamanlar öğle yemekleri için telefonlaşıp buluşuyorduk ki ilk husumet bu sebepten doğdu.

Detaylara girmeye gerek yok,bu kişi özel bir mevzuyu işe taşıyarak mobbing denen olguyu tanımama neden oldu.Zaman içinde, aslında benzer konumlara sahip bu 3 bayan arasında, ismi lazım olmayan şahıs pozisyon gücünü diğerlerimizi ezmek için kullanmaya başladı.
Bayanın o zamanlar yeni yeni tanıdığım için anlamlandıramadığım bir karakter yapısı vardı.Son derece baskın bir kişiliği ve baskın olmakla ilgili takıntıları vardı.Şüphecilik had safhadaydı.Herkesi kendine rakip görür,terfi etmemizle ilgili kurduğumuz hayallerde bile ciddiyetle bunun imkansızlığından,zorluğundan vs. bahsederdi.
Zaten devamlı bir olumsuz eleştiri durumu  sözkonusuydu."Sen daha yenisin,sen bilmezsin,sen anlamazsın,müdür sana söylemez bana söyler,müdür sana izin vermez bana verir" şeklinde karşısındakilerin özgüvenini yıkmaya çalışırdı.Onu tanıyanlar aramızdaki bu husumetten ötürü taraf tutmak zorunda kalmışlardı ,müdürümüz bile.İşini iyi yapardı ne yalan söyleyeyim.Ben de yeni olmama rağmen türkiye çapında düzenlenen bir yarışmada derece yapmıştım.Ama bir müdür sırf bu sebepten çalışanları arasında ayırım yaparsa ya da olanları görmezden gelmeyi tercih ederse birini kaybetmeyi göze alması gerekir değil mi?Örneğin gevrek yerken ağzınızdan gayriihtiyari çıkan katırkutur sesler nedeniyle müdüre şikayet edilirseniz müdürünüz ne yapmasını beklersiniz?Müdür müdür müdür sorusu gereğince bizimki biz gerim gerim gerilirken "kızlar tartışmayın" demeyi yeterli buldu.
Ayrıca bu bayan pohpohlanmayı da çok severdi.Herkesin ona muhtaç olduğunu,onun çok iyi,çok başarılı,vazgeçilmez biri olduğunu söylemesini açıkça isterdi.Etmeyi redderseniz de sizinle alay etmekten hiç çekinmezdi.Ofis çalışanı ile sıkça dalga geçerdi ki kendisi aslında en yakın arkadaşıydı.Ofis çalışanı bayan mazoşist kişilik yapısı nedeniyle olsa gerek bu dominant teyzenin özel hizmetlisi olmuştu.Ayakkabılarını tamirciye götürdüğünü,kahvesini,çayını(ofis çalışanından kastım masabaşı çalışandır) yaptığını,sırtına masaj yaptığını,onun fotokopilerini çektiğini ve daha nicelerini gözlerimizle gördük.


Neyse efendim,sonuç itibariyle ben her sabah acaba bugün nasıl bir tartışma,nasıl bir gerginlik bekliyor beni diyerek işe gitmeye devam ettim.İşin kendi stresi bir yana yaşadığım bu saçmasapan,kadınsal çekememezlik gibi görünen ama daha önce hiçbir bayan çalışma arkadaşımla yaşamadığım stres gitgide dayanma sınırlarımı zorladı ve birgün müdürle anlaşarak istifa ettirildim-ettim.
Uzun bir süre o sıkıntılı günleri atlatamadım.Düşünsenize,"bugün hiç konuşmadan homurdanacaklar mı yoksa sudan bir sebeple laf mı sokacaklar,tartışma mı çıkacak?" diye geçen aylardan bahsediyoruz.Neyse ki aradan yıllar geçti ve ben unut-muş-tum.


Taa ki ismi lazım gelmeyen bu şahsiyetsiz şahsiyetin beni takip ettiğini görünceye kadar!
Blogumda iyi eğlenceler Aslı!
Ben her saçma ve kötü şeyde seni yadedip eğleneceğim çünkü:)
Tıpkı ayrıldıktan sonra sana ve özel yaverine kına göndererek eğlendiğim gibi!

Resim kaynak:http://www.edubilim.com/forum/isyerinde_duygusal_taciz_mobbing_nedir-t24970.0.html

Pazar, Temmuz 08, 2012

Haftasonu notları

Geçtiğimiz haftasonu enterasan haftasonlarımdan biriydi.Hayatınızda çok büyük değişiklikler yapmasa da ruh dünyanızda bazı taşları yerinden kıpırdatan zamanlar vardır ya,öyle bir zamandı işte.Daha önceki bir yazımda bahsettiğim, yemeklerine sevgisini katıp, yiyeni 1 yemeyeni 1000 pişman eden akrabamız vefat etti.En son o bahsettiğim olayda görüştüğümüzü düşünürsek tam tamına  yıl olmuş görüşmeyeli.Ben vefat olayını duyunca ne yalan söyleyeyim hiçbirşey hissedemedim.Evine başsağlığına gittiğimde bile o en son anımız gözümde canlandı ve ben yaşlı gözlerle ona methiyeler düzen kızına bile o anıyla dolu gözlerimle bakakaldım.Hatta vefat haberini aldığımda plajdaydım ve oğlumla şakalaşıp onu yüzdürme çabalarıma devam ettim duyarsızca.
Bir arkadaşımdan aldığım haberse bu ölümden daha çok etkiledi.Sabah test yaparak hamile olduğunu farkediyor,öğleden sonra doktor kontrolüne gittiğindeyse fetusun 3 gün önce karnında öldüğünü öğreniyor.Şaşkınlık,sevinç,üzüntü ve acı dört mevsim gibi arka arkaya tek günde yaşanabilir mi sorusunun cevabıydı bu.Bebeğin sağlıklı olmadığını söyleyerek teselli vermeye çalıştım ama beni bile oldukça etkiledi ne yalan söyleyeyim.
Bu haberler arasında dediğim gibi ben plajdı,denizdi,kuzenler,aileler derken olmam gereken yerde, yapmam gereken şeyleri yaptım.
Aşağıda da haftasonuna girmeden yaptığım güzellikleri göstereyim de şu melankolik havayı dağıtayım bari.(Melankoliyi bir tek ben mi hissediyorum yoksa?)
Daha önce yaptığım o "ilk reçel" denemelik olduğu için henüz yaz bitmeden bitmeye yüz tuttu.Ben de yeniden çilek alıp bir kavanoz daha yaptım.Ama püf noktası olarak içine katılan tereyağını birazcık kaçırdım sanırım,yerken ekmeğe yağ sürmeye gerek kalmayacak:)

Bir de dolapta bir haftadır bekleyen ve çürümeye başlayan meyveleri (şeftali,erik,kiraz) bir tencereye koyup kaynattım.Bu arada kiraz saplarını yazın biriktiririm ben.Ödem sökücü özelliği nedeniyle kurutup kışın ıhlamur ya da bitki çaylarına karıştırırım.

Kaynamaya başlayınca şekerini ilave ettim,komposto yapar gibi.Köpüklerini aldım ve vitaminini fazla öldürmeden ocağı kapattım.El blenderında (ingilizce kelimelere türkçe takı getirmekten nefret ediyorum.özellikle yazılı olunca gözüme çok batıyor.Blenderın(!) türkçesi ne ola ki?) hepsini ezip,karıştırdım.Bu işlemi yüzeyden yapmak gerekiyor yoksa aleti kırmak mümkün çekirdeklerden ötürü.(Çekirdekler dibe çöküyor)Sonra süzgeçten geçirip suyunu şişelere doldurdum.Buzdolabımda artık meyvesuyum hazır.Yaz günlerinde hem misafirlere,hem kendime mis gibi,buz gibi,taze,organik meyvesuyu!:)

Çarşamba, Temmuz 04, 2012

Beni bir kelime ile anlat vol2.

Sevgili Mahzunprenses tarafından gerimimlendim:) Eh blogspot daha ne kelimeler katacaksın literatürümüze bakalım!
Mahzunprenses kendi miminde de belirttiği gibi  burada ilk tanıdığım isimlerden ve gerçek anlamda yazılarını takip ettiğim,keyif aldığım yazarlardan.
Ortak yönümüz çok.Doğup büyüdüğümüz topraklar,edindiğimiz meslek,aile yapımız vs.

Mahzunprenses çok dolu bir insan öncelikle.Gerçek anlamda ondan,onun yazılarından yeni şeyler öğrenmek mümkün.Benim diyen pekçok mutfak blogger'ının aksine o mutfağın bence püf nokta prensesi.
Hem de bunu öyle mütevazilikle yapıyor ki bence hala daha keşfetmemiş olanlar tanıyınca pişman olacak.
Gönlü de bol ayrıca.Hiç tanımadığınız birinden birgün bir koli alıyorsunuz.İçinden kitap ve kitapçıklar,ufak numuneler çıkıyor.Ardından gelen mailde bu gönderdiklerini yeterli bulmadığını belirten bir özür yazıyor.Bense o anda ağzım kulaklarımda beni hiç tanımayan bu insanın hem elinin hem gönlünün ne kadar bol olduğunu düşünüyorum:)
Sonuç itibariyle Mahzunprenses adına yaraşır şekilde,kıymetini,temizliğini,nadideliğini içinde barındıran Pinctada radiata'dır ;)

Hayırlı kandiller dilemek için bahane bir yazı;)

Bir sır daha vereyim mi?
Kandil geceleri ben biraz gergin olurum.Çocukken onca okuduğum,dinlediğim korkutucu dini hikayeler neticesinde özellikle kandil gecelerini olabildiğince az uyuyup,daha çok ibadet etmekle geçirme gerekliliği ve benim bunu yapmayı istememem ya da tembellikten yapmamam bir süredir kandilleri görmezden gelmeme neden oluyor.Ya hep ya hiç felsefesi ışığında karışık bir kısırdöngüdür bu içinde yaşadığım vesselam.

Ama biraz önce Supercellma'nın kandil yazısını okuyunca ben de ne istediğimi düşünmeden edemedim.Yani gerçekten bilinçaltındaki bütün o korkutucu şeyleri unutup(nasıl mümkün olacaksa bilinçaltındakileri unutmak!) sadece dua etmek ve Allah'tan istemek gerekiyor aslında.
Ben de klasik sağlık,huzur,para üçlemesini geçip en acilinden bir çıkış yolu istiyorum Allah'tan.İşse iş,çocuksa çocuk,eğlenceyse eğlence...
Son derece bunaldığım ve arkadaş ihtiyacı duyduğum şu günlerde beni oyalayacak,motive edecek bir iş,işsizliğe devam edeceksem uygun iş zamanı gelinceye kadar aradan çıkarılacak ikinci bir çocuk(nasılsa ikincisi olacak di mi?) ya da hiçbiri olmuyorsa da dostlarımı ve onlarla geçirebileceğim o kıymetli zamanları nasip etsin bana.
Bir seçenek daha var tabii."Kullar plan yaparken Allah yukarıdan gülermiş"  sözü ile aslında kastedilen, her zaman bizlerin öngöremediği ama aslında yaşanan her olayla ona hazırlandığımız "en hayırlı" seçenek.Yani her dua edişimde aklıma gelip bütün ettiğim duaları geri almama neden olan o seçenek:
Allahım sen hakkımızda hayırlısını ver!Amin.

Salı, Temmuz 03, 2012

Beni bir kelime ile anlat.(MiM)

Ben Biricit'i nasıl tanırım?O kendini şöyle tanıtmış:
Biricit'i ilk weblog sözlük'te gördüm ve takip etmeye başladım.Ardından benim bir yazıma yorum yapmasıyla gerçek anlamda takip eder oldum:)
Bu bahsettiğim tanışma hikayesi çok da eski olmayan bir süre önce olduğu için hakkında söyleyebileceklerim çoğunlukla samimi anlatım tarzıyla alakalı olacak.Öyle bir samimiyet ki bazen oldukça saf, bazense gerçeklerin can acıtıcı etkisini yumuşatmak için saflığa sığınmasıyla insanı aynaya bakarmış gibi hissettiriyor. 
Mesela uygun eş adayı arayışı ile ilgili kendiyle dalga geçmesi bu kız nasıl olur da hala bekar olur diye düşündürtüyor;)
Biricit oldukça da komik aslında.Blogstar derecesi zaten bunu tescillemiş ama ben de güldüğümü söylemeden geçemeyeceğim.O gün canım biraz sıkkınsa Biricit'in sayfasını ziyaret ediyorum ve o anlık da olsa beni sıkıntımdan uzaklaştıracak,dudaklarımın uçlarını yukarı kaldıracak birşeyler bulabiliyorum.
Komik olduğu kadar da hassas ve dost canlısı.Bana yaptığı ilk yorumda bu hassasiyeti,ben dahil herkesle iletişiminde de dostane tavrını görmek mümkün.
Yaratıcılık konusunda da hakkını yememek lazım.Yaz köşesi röportajları,mutluluk gazetesi birer örnek bence.
Çok mu olumlu şeyler yazdım?
 Garfield'ı,kahveyi ve çikolatayı seven bir insan ne kadar olumsuz olabilir ki?? ;)

İlla tek kelime ile anlatmam gerekecekse de aşka aşık bir insanı tanımlayabilmem için "Biricit AŞKTIR" derim...

Şimdi de Deeptone ve MahzunPrenses beni anlatsın bakalım:)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...